Zalimliğin sonu
TDK’nın sözlüğünde zulüm: Güçlü
bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkalarına yaptığı her türlü
kötülük, haksızlık; kıygı, kıyın. Zulüm, benim hafızamda her zaman “kara”
olarak canlanmaktadır ve anlamı da kasvetlidir. Zulmün zıddı olan mazlum
kelimesi ise zulüm görmüş, kendisine zulmedilmiş anlamını taşımaktadır.
Dünyamızdaki çağdaş zalimler yani günümüz Firavunları sayılamayacak çoktur. En
modern ve insan haklarından yana, özgürlükçü, hak perestiz diyen ülkelerin
başındaki yöneticilerin hepsi İsrail-Filistin, Gazze soykırımında görüldü ki
gizlenmiş, perdelenmiş ve mantolanmış Firavunlardır. Bunların adını saymaya
gerek yoktur. Herkes biliyor ki başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere Rusya,
Çin, Hindistan gibi ülkeler bu Firavunluğun başını çekmektedirler. Dikkat
ederseniz İsrail’i saymadım, neden derseniz işte cevabı: İsrail ABD’nin şımarık
çocuğudur da ondan!
Biz, Gazze ve Filistin derken
başımıza bir de Suriye çıktı. Suriye’nin başındaki Firavun yaptığı zulmün
sonucu olarak kaçmak zorunda kaldı. Nereye gitti dersiniz? Sizce nereye
gidebilir? Esed Firavun’u; bir diğer Firavun olan Putin’inin kucağına sığındı. Bu olay bir kez
daha kanıtlıyor ki ak ya da karası fark etmeyen zalimin dostu yine diğer bir
zalimdir. Kainatın yaratıcsı ve dizayn edicisi, merhametiyle sevk ve
yönlendiricisi, rızık vericisi, programcısı olan Yüce Allah, insanlığın
kurtuluş ve yaşayış reçetesi olan açık ve seçik kitabında bize mesajı veriyor: “Allah,
inançsızları ve zalimleri asla bağışlamayacaktır. Onlara asla bir çıkış yolu da
göstermeyecektir.” (Nisa:168) Doğru yolu bulabilmemiz, yaşamımızı mutlu
bir biçiminde yaşayabilmemiz için gecesini gündüzüne katarak çabalayan Allah’ın
merhamet elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.) de bize şu tavsiyede bulunuyor:
“Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur!” (Hadis)
Bu ayet ve hadis insanoğluna, yaşarken,
yönetirken, yönetilirken dikkat etmesi gereken hayat kuralını emrediyor. Bu
kurala kim uymazsa aşağıdaki ünlü bir sözde dile getirildiği bir durumla
karşılaşması kaçınılmazdır: “Zulüm ile abat olanın (maddi yönden güç
sahibi olmak); akibeti (eninde sonunda, sonu) berbat (savrulmuş, kazancı yele
verilmiş, elinden uçup gitmiş, pis, çirkin, iflas etmek) olur!”
Evet, zalim Esed gitti, Suriye
için bundan sonrası önemlidir. İnşallah iyiye doğru gider ve Suriyeli mazlumlar
gün yüzü görür de çektikleri işkence ve zulümlerden kurtulurlar. Onlara gün
doğmuş olur.
Putinin zalim Esed’i
koruyuculuğuna alması yani kucaklaması da bize gösteriyor ki: “Ayıdan
post; zalimden dost olmaz!” “Çakalların dostluğu leş görülene
kadardır.” Çıkarı söz konusu olduğu an, kolayca seni satar zalim,
çıkarcı ve pragmatist!
Burada bizi üzen ve dikkat çeken
bir nokta da; bu zalim Firavunların (Esed) destekçilerinin üzülerek belirtelim
ki Müslüman’ım iddiasında bulunanların olmasıdır. Bakıyorsunuz yıllarca zalim Esed’i çeşitli sudan bahanelerle ya da
mezhep bağnazlığıyla adı “İslam Cumhuriyeti” olan İran gibi bir devletin destek
vermesidir. Aklımı oynatacağım, aklımı koru ya Rabb’i! Nasıl oluyor da
Müslüman, zulme destek olabiliyor! Allah’ın kitabını okuduğu halde!
Allah bize yardım etsin!