vakıf katılım sol
vakıf aktılım sağ 1

27 Ekim 2025

​Yankı Odalarından Gerçeğe AşK

Yankı odalarında kendi sesini dinlemek, benzeyenlerin sesiyle tatmin ve mutlu olmak bir tür narsisizm ve sağduyu kaybı olsa gerek. Hele bu ötekileştiren kitleye karşı güç kullanma lüksü olan durumlar olursa orası bir konfor odasına dönüşmez mi? İnsanlığın kendine kurduğu tuzaklardan biridir yankı odalarında seyran etmek. Filozof Thomas Reid gibi sağduyu tüm insanlar için ortak bir yargı derecesi ve öğrenme yolu ile üretilemeyen Allah’ın bir armağanıdır, diye düşünürsek sağduyu kaybı ayını zamanda Tanrı’nın kaybı olmaz mı?

Bu durumda biz yankı odalarında gerçeğe değil algılarımıza tabi oluyoruz demektir. Algı dünyayı çevreden bize gelen etkiler kadar tanımaksa ya bu etkiler bütünü göstermiyor ya da daha kötüsü kurgu olarak bize sunuluyorsa ne olacak? Yankı odası mabedinin sunağında kurban edilenler ya aslında kendimizden olanlar ya da masumlar ise durum hakkında sonra ne diyeceğiz. Tanrıyı öldürmüş ve kendimizi orada tanrı etmiş olmaz mıyız? Duyularımızın kuvveti ne kadarsa işte biz de o kadarız. Peki, bizi belli aralığın, verinin, inancın, felsefesinin, ideolojinin, fikrin, kabulün dışındakilerden bizi alıkoyan ve dünyamızı ve algımızı bunlarla belirleyen bir kafesin içindeysek yani yankı odamızda kendimize konforlu bir zindan inşa etmiş ya da bize inşa edilmiş olan zindanı kutsamış isek o vakit halimiz nice olur? Alın size bir modern Orta Doğu manzarası ve ötesi modern dünya grotesgi.

Bir nesne, olay ya da olguya dair algımız oluşurken önce o “şey”i kavrar ve kavramlaştırırız. İşte bu ilk aşamada bilgi kaynağımızın ne olduğu, bizi o şeyler gerçekliğimi yoksa ona dair bir başka algınının mı güdülediği konusunda dikkatli olmamız yankı odalarından çıkmak bakımından önemlidir. Elbette bazergan değilsek ve çıkar alıp vermiyorsak! Bu kavrayış ve kavram sonrasında ikinci aşamada bizde mevcut varlığına ilişkin güçlü ve karşı konulmaz bir kanaat ve inanç doğrurarak bizi aslında yankı odasının kapısına getirir. Çevrenizdeki insanlar ve hayata bakışlarına bakıp herkes gördüğünü olduğu gibimi anlıyor, algılıyor ve biliyor. Kanaat ve inançların temeli ve esası nedir? Son olarak artık gelinen noktada yankı odasına gireriz ve algılanan nesneyi tartışmadan kabul etmek durumunu yaşamaya başlarız. Artık algımız keskin inanç olmuş ve algı odalarında yankı dinlemeye başlamışız demektir. Böylece o şeye karşı algımız güçlü şekilde gerçekleşmiş olur ve biz gerçeği değil bize aksedeni kendisi sanıyoruzdur. Ötekileri yok etmeyi caiz kılan her inanç batıl olmalıdır. Zira gördüğümüz gerçeğin değil algımızın suçlusudur. Bu noktada suçu ve kötüyü bu bahane ile hoş görmek değil asla niyetimiz.

Dünya görüşümüz ve hayata bakışımızın temelleri bu manada bir izafiyet ile oluşmuşsa vay ötekilerin haline. Elbette yankı odalarında ki bunlar çok farklı sosyolojik ortamlar olabilir, bizdeki gerçeklik algısını perçinler dururlar. Görme ve görüş işte burada devreye girer ki medya çağında simulasyonlar ve simularklar evreninde bahsedilen yankı odalarında yaşamak modern zaman insanının genel yazgısı gibidir. Çoğunca da keyif alınan bir yazgı… Bu bakımdan algımızın bizi yönetmemesi için bizim algımızı yönetmeyi bilmemiz ve daha doğrusu onu farklı ve doğru kaynaklardan besleyerek gerçeğe dair kanaat ve inancımızı tahkim etmemiz gerekir. Perspektifler bizi hep bir yaklaşıma mahkûm ediyorlar: Dünyayı tanıma ve kavrama yolunda kendimize ve kendözümüze saygımızı bize gerçekliğin varlığı olarak dayatıyor. Bilgelik yazgımız da buna dair değil mi? Perdelerin arkasından konuşanı görmeye çalışmak ve hakikate ulaşmaya gayret. Sosyal meselelerde algı bir kaşığı bardakta, gerçekte, karanlıkta ve aydınlıkta görme keyfiyetinde çok daha farklı ve hayatidir. Bir bireyin diğerleri, bir şehrin ahalisinin birbiriyle, diğer şehirlerle, toplumun farklı kesimleriyle ilişkilerinde algı mühendisliği yapılıp yankı odaları kurulduğunda o toplum, bölge ve insanlık için rahat ve huzur düşlemek zor olacaktır. Dünyamızın üzerindeki bunca hırgürün arkasında bilgelik sevgisi ve hikmet algısı olduğunu düşünemiyoruz ne yazık ki. Vicdansız ve merhametsiz bir çıkar insnalığı sürüklemeye devam ediyor. Biz yine de umutla ve Yunus atamla bitirelim: Gelin tannış olalım
İşi  kolay kılalım Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz… Yankı odalarından ve biz kimiz sorundan artık medeniyetçi milliyetçilik iradesi ile nasıl yapacağız, millet nasıl yeniden yola koyulacak tartışması, rekabeti, entelektüel çabası, edebi üretimleri başlayacak merakla bekliyoruz.

 

Hak İçin Olsun.

Vesselam