Yahudi tarihinin sosyopolitik karakteristiği
Özellikle Gazze savaşı ile beraber yahudi karakterine dair tarihsel ve teolojik değerlendirmeler yeniden akademik çalışmaların, dini metinlerin ve toplumsal analizlerin odağında oldu. Yahudi karakterinin temel özellikleri, tarih boyunca yaşadıkları sosyo-politik zorluklar ve Yahudilikle İslam arasındaki ilişkileri mercek altına almaya çalışalım. Aynı zamanda Yahudi toplumunun tarih boyunca karşılaştığı toplumsal statü, devlet olma girişimleri ve bu süreçte yaşadıkları yenilgileri analiz ederek Müslüman dünyaya olan etkilerini değerlendirelim.
Yahudi Karakterinin Teolojik
Temelleri
İslam literatüründe Yahudi karakterine dair çizilen temel
özellikler Kur'an-ı Kerim ve hadisler ışığında belirgin bir kimlik ortaya
koyar. Bu kimlik, başkalarına doğru yolu göstermekle birlikte kendilerinin
yoldan çıkmaları ve kendi inançlarını yücelterek diğer dinlere karşı sert bir
tutum sergilemeleri gibi niteliklerle öne çıkar. Yahudilerin kendilerini Tanrı’nın
seçilmiş halkı olarak görmeleri, dini dogmalarına olan bağlılıkları ve
Tevrat’ın belirli hükümlerine dayandırdıkları üstünlük iddiaları da bu
karakterin önemli unsurları arasında yer alır.
İslam’a göre Yahudi karakteri diğer dinlere ve özellikle
İslam'a karşı mesafeli bir duruş sergilemektedir. Bu mesafe Yahudi toplumunun
diğer dinlerle olan ilişkilerinde açıkça gözlemlenir. Yahudi inancı tahrif
edilmiş Tevrat’ın belirli bölümlerine dayanarak diğer milletleri seçilmişlik
statüsünden uzak görme eğilimindedir. Yahudiler, tahrif edilmiş kutsal
kitaplarına göre insanlığın seçilmiş milletidir. Ancak bu yaklaşım Yahudi
toplumunun tarih boyunca yaşadığı zorluklarla ters düşmektedir. Seçilmiş millet
iddiasındaki Yahudiler tarihin en zelil milleti oldular. Tarih boyunca her
türlü zelil durum ile karşı karşıya kaldılar.
Yahudi Tarihinin Sosyopolitik
Süreçleri
Yahudi tarihi boyunca Yahudi toplumunun sosyopolitik
statüsü sürekli olarak değişkenlik göstermiştir. MÖ 1200’lerden itibaren göçebe
bir toplum olarak varlık gösteren Yahudiler, dönem dönem devlet kurma
girişiminde bulunsalar da kalıcı ve güçlü bir siyasi yapı oluşturamamışlardır. Bu
nedenle Yahudi tarihi çeşitli baskılar altında ve çoğu zaman başka devletlerin
egemenliği altında geçmiştir.
Yahudilerin tarihsel süreçte devlet olma çabaları kısa
süreli bir başarı elde etse de bu durum uzun vadede sürdürülebilir bir yapıya
dönüşmemiştir. Esasen yahudilikte devlete ve siyasi bir yapıya sahip olmaya
yönelik birçok teolojik kısıtlama ve sorun bulunmaktadır. Öte yandan İslam dini
de Yahudilere karşı net bir tutum içerisindedir. Kur’an-ı Kerim’de İbrahim
Peygamber’in Yahudi olmadığı ve Yahudi tarihinin Yakup Peygamber ile başladığı
ifade edilmiştir.
Filistin Meselesi ve Yahudi
Karakterinin Güncel Yansımaları
Yahudilerin Filistin topraklarında devlet kurma çabaları
20. yüzyılın başlarından itibaren Filistin halkının haklarını ve Orta Doğu’daki
sosyopolitik dengeleri etkilemiştir. Filistin’in Yahudilerin kendilerini
“seçilmiş millet” olarak kabul ettikleri topraklar üzerinde kendi kültür,
toprak ve bağımsızlıklarını koruma süreci insanlığın gözü önünde onurlu bir
mesele haline gelmiştir. Yahudiler açısından ise bu sürecin temelinde yatan
motivasyon Yahudi inancının üstünlük iddiası ve teolojik dayanaklarıdır.
İslam’ın bakış açısına göre Yahudi toplumu tarihin büyük
kısmında “zillet” damgası altında yaşamış, bağımsız bir devlet kurma çabaları çoğunlukla
başarısız olmuştur. İslam literatüründe “zillet” kavramı devletsiz ve
saygınlıktan yoksun bir toplumsal durumu ifade eder. Bu durum Yahudi toplumunun
tarihinde sıkça gözlemlenmiştir. Yahudiler güçlü devletler karşısında bir
anlamda hep boyunduruk altında yaşamışlardır ve Filistin topraklarında İsrail
adı altında kurdukları devlet, bağımsız bir devlet niteliğinden uzak bir yapıya
sahiptir. Bu perspektifte İsrail tam anlamıyla bugün bütün ekonomik, askeri ve
siyasi gücüne rağmen bağımsız bir devlet olmayıp Amerika’nın ileri karakolu ve
bölgedeki stratejik bir üs konumundadır.
Yahudilik, Sürgün ve Zillet: Tarihin
Tekerrürü
Tarih boyunca çeşitli sürgünlere ve göçlere maruz kalan
Yahudiler her gittikleri yerde siyasi ve toplumsal problemlerin odak noktası
olmuşlardır. Yahudilerin toplumlar arası ilişkilerdeki farklı yaklaşımları ve
kendilerini üstün görme anlayışı onları çoğu zaman yerel halkla gittikleri her
ülke ve kültürde çatışma içerisine sürüklemiştir.
Sonuç olarak,yahudi karakterinin tarih boyunca
süregelen sosyopolitik yapısı ve İslam literatüründe çizilen Yahudi kimliği
bölgesel çatışmalarda önemli bir yere sahiptir. Bu kimlik, bir yandan Yahudi
toplumunun dünya üzerindeki siyasi yalnızlığını pekiştirirken diğer yandan
Filistin meselesinde olduğu gibi Müslüman toplumlar üzerinde sosyopolitik bir
etki yaratmaktadır. İslam’a göre Yahudilik yalnızca dini bir topluluk değil,
aynı zamanda siyasi bir aktör olarak değerlendirilmekte ve bu kimliğin başta
Filistin işgali olmak üzere Müslüman toplumlar üzerindeki etkileri önem arz
etmektedir.
**
NOTLAR
1. "İran üzerinde sadece birkaç
saat süren bir buçuk uçuşla bölgesel gerçekliği nesiller boyu değiştirmek
mümkün" Eski Savunma Sistemi Kontrolör Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı
Yarbay (Res.) Amir Avivi, Trump'ın seçilmesinin artık kaçırılmaması gereken bir
fırsat yarattığını iddia ediyor: "Böyle bir hamle sadece Ortadoğu'daki
durumu etkilemeyecek. Bu, küresel ölçekte çok büyük bir olay."
2. Aşırı sağcı İsrail Maliye Bakanı
Bezalel Smotrich, 2025'in Batı Şeria'yı tamamen ilhak etme ve Filistin devleti
"tehlikesini" ortadan kaldırma yılı olacağını duyurdu ve Trump'ın ABD
seçimlerindeki zaferinin bu hedefe ulaşmak için bir kazanç olacağını vurguladı.
"Filistin terör devleti tehlikesini gündemden kaldırmanın tek yolu, İsrail
egemenliğini tüm Judea ve Samaria'daki Yahudi yerleşimlerine uygulamaktır"
diye ekledi. Geçtiğimiz ay Smotrich, işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze
Şeridi'nin tamamen ilhak edilmesini talep ederek, Filistin topraklarının
kalbinde yasadışı İsrail yerleşimleri kurulması ve devlet kurmayı amaçlayan
Filistinlilerin sınır dışı edilmesi gerektiğini belirtti.
3. İsrail hapishane yetkilileri,
tutukluların yakınları ve bir izleme grubunun söylediğine göre son aylarda
Filistinli kadın tutuklulara yönelik suistimalleri yoğunlaştırdı. Filistinli
Tutuklular ve Eski Tutuklular İşleri Komisyonu'na göre, kadın tutuklular düzenli
olarak çıplak aramalara, keyfi oda denetimlerine ve giysi ve diğer temel
eşyalara el konulmasına maruz kalıyor.
4. BM İnsani İşler Koordinasyon
Ofisi (OCHA), İsrail'in son bir ayda yardım konvoylarını ve Kuzey Gazze'ye
insani ziyaretleri koordine etme girişimlerinin %85'ini reddettiğini ve
engellediğini belirtti. İsrail'e Gazze Vadisi boyunca kontrol noktasından geçmek
için 98 izin talebinde bulunduğunu ancak bunlardan yalnızca 15'inin geçmesine
izin verildiğini bildirdi.