202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sol)
202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sağ)

23 Kasım 2024

Yahudi tarihinin sosyopolitik karakteristiği

Özellikle Gazze savaşı ile beraber yahudi karakterine dair tarihsel ve teolojik değerlendirmeler yeniden akademik çalışmaların, dini metinlerin ve toplumsal analizlerin odağında oldu. Yahudi karakterinin temel özellikleri, tarih boyunca yaşadıkları sosyo-politik zorluklar ve Yahudilikle İslam arasındaki ilişkileri mercek altına almaya çalışalım. Aynı zamanda Yahudi toplumunun tarih boyunca karşılaştığı toplumsal statü, devlet olma girişimleri ve bu süreçte yaşadıkları yenilgileri analiz ederek Müslüman dünyaya olan etkilerini değerlendirelim.

Yahudi Karakterinin Teolojik Temelleri

İslam literatüründe Yahudi karakterine dair çizilen temel özellikler Kur'an-ı Kerim ve hadisler ışığında belirgin bir kimlik ortaya koyar. Bu kimlik, başkalarına doğru yolu göstermekle birlikte kendilerinin yoldan çıkmaları ve kendi inançlarını yücelterek diğer dinlere karşı sert bir tutum sergilemeleri gibi niteliklerle öne çıkar. Yahudilerin kendilerini Tanrı’nın seçilmiş halkı olarak görmeleri, dini dogmalarına olan bağlılıkları ve Tevrat’ın belirli hükümlerine dayandırdıkları üstünlük iddiaları da bu karakterin önemli unsurları arasında yer alır.

İslam’a göre Yahudi karakteri diğer dinlere ve özellikle İslam'a karşı mesafeli bir duruş sergilemektedir. Bu mesafe Yahudi toplumunun diğer dinlerle olan ilişkilerinde açıkça gözlemlenir. Yahudi inancı tahrif edilmiş Tevrat’ın belirli bölümlerine dayanarak diğer milletleri seçilmişlik statüsünden uzak görme eğilimindedir. Yahudiler, tahrif edilmiş kutsal kitaplarına göre insanlığın seçilmiş milletidir. Ancak bu yaklaşım Yahudi toplumunun tarih boyunca yaşadığı zorluklarla ters düşmektedir. Seçilmiş millet iddiasındaki Yahudiler tarihin en zelil milleti oldular. Tarih boyunca her türlü zelil durum ile karşı karşıya kaldılar.

Yahudi Tarihinin Sosyopolitik Süreçleri

Yahudi tarihi boyunca Yahudi toplumunun sosyopolitik statüsü sürekli olarak değişkenlik göstermiştir. MÖ 1200’lerden itibaren göçebe bir toplum olarak varlık gösteren Yahudiler, dönem dönem devlet kurma girişiminde bulunsalar da kalıcı ve güçlü bir siyasi yapı oluşturamamışlardır. Bu nedenle Yahudi tarihi çeşitli baskılar altında ve çoğu zaman başka devletlerin egemenliği altında geçmiştir.

Yahudilerin tarihsel süreçte devlet olma çabaları kısa süreli bir başarı elde etse de bu durum uzun vadede sürdürülebilir bir yapıya dönüşmemiştir. Esasen yahudilikte devlete ve siyasi bir yapıya sahip olmaya yönelik birçok teolojik kısıtlama ve sorun bulunmaktadır. Öte yandan İslam dini de Yahudilere karşı net bir tutum içerisindedir. Kur’an-ı Kerim’de İbrahim Peygamber’in Yahudi olmadığı ve Yahudi tarihinin Yakup Peygamber ile başladığı ifade edilmiştir.  

Filistin Meselesi ve Yahudi Karakterinin Güncel Yansımaları

Yahudilerin Filistin topraklarında devlet kurma çabaları 20. yüzyılın başlarından itibaren Filistin halkının haklarını ve Orta Doğu’daki sosyopolitik dengeleri etkilemiştir. Filistin’in Yahudilerin kendilerini “seçilmiş millet” olarak kabul ettikleri topraklar üzerinde kendi kültür, toprak ve bağımsızlıklarını koruma süreci insanlığın gözü önünde onurlu bir mesele haline gelmiştir. Yahudiler açısından ise bu sürecin temelinde yatan motivasyon Yahudi inancının üstünlük iddiası ve teolojik dayanaklarıdır.

İslam’ın bakış açısına göre Yahudi toplumu tarihin büyük kısmında “zillet” damgası altında yaşamış, bağımsız bir devlet kurma çabaları çoğunlukla başarısız olmuştur. İslam literatüründe “zillet” kavramı devletsiz ve saygınlıktan yoksun bir toplumsal durumu ifade eder. Bu durum Yahudi toplumunun tarihinde sıkça gözlemlenmiştir. Yahudiler güçlü devletler karşısında bir anlamda hep boyunduruk altında yaşamışlardır ve Filistin topraklarında İsrail adı altında kurdukları devlet, bağımsız bir devlet niteliğinden uzak bir yapıya sahiptir. Bu perspektifte İsrail tam anlamıyla bugün bütün ekonomik, askeri ve siyasi gücüne rağmen bağımsız bir devlet olmayıp Amerika’nın ileri karakolu ve bölgedeki stratejik bir üs konumundadır.

Yahudilik, Sürgün ve Zillet: Tarihin Tekerrürü

Tarih boyunca çeşitli sürgünlere ve göçlere maruz kalan Yahudiler her gittikleri yerde siyasi ve toplumsal problemlerin odak noktası olmuşlardır. Yahudilerin toplumlar arası ilişkilerdeki farklı yaklaşımları ve kendilerini üstün görme anlayışı onları çoğu zaman yerel halkla gittikleri her ülke ve kültürde çatışma içerisine sürüklemiştir.  

Sonuç olarak,yahudi karakterinin tarih boyunca süregelen sosyopolitik yapısı ve İslam literatüründe çizilen Yahudi kimliği bölgesel çatışmalarda önemli bir yere sahiptir. Bu kimlik, bir yandan Yahudi toplumunun dünya üzerindeki siyasi yalnızlığını pekiştirirken diğer yandan Filistin meselesinde olduğu gibi Müslüman toplumlar üzerinde sosyopolitik bir etki yaratmaktadır. İslam’a göre Yahudilik yalnızca dini bir topluluk değil, aynı zamanda siyasi bir aktör olarak değerlendirilmekte ve bu kimliğin başta Filistin işgali olmak üzere Müslüman toplumlar üzerindeki etkileri önem arz etmektedir.

**

NOTLAR

1.     "İran üzerinde sadece birkaç saat süren bir buçuk uçuşla bölgesel gerçekliği nesiller boyu değiştirmek mümkün" Eski Savunma Sistemi Kontrolör Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı Yarbay (Res.) Amir Avivi, Trump'ın seçilmesinin artık kaçırılmaması gereken bir fırsat yarattığını iddia ediyor: "Böyle bir hamle sadece Ortadoğu'daki durumu etkilemeyecek. Bu, küresel ölçekte çok büyük bir olay."

 

2.     Aşırı sağcı İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, 2025'in Batı Şeria'yı tamamen ilhak etme ve Filistin devleti "tehlikesini" ortadan kaldırma yılı olacağını duyurdu ve Trump'ın ABD seçimlerindeki zaferinin bu hedefe ulaşmak için bir kazanç olacağını vurguladı. "Filistin terör devleti tehlikesini gündemden kaldırmanın tek yolu, İsrail egemenliğini tüm Judea ve Samaria'daki Yahudi yerleşimlerine uygulamaktır" diye ekledi. Geçtiğimiz ay Smotrich, işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin tamamen ilhak edilmesini talep ederek, Filistin topraklarının kalbinde yasadışı İsrail yerleşimleri kurulması ve devlet kurmayı amaçlayan Filistinlilerin sınır dışı edilmesi gerektiğini belirtti.

 

3.     İsrail hapishane yetkilileri, tutukluların yakınları ve bir izleme grubunun söylediğine göre son aylarda Filistinli kadın tutuklulara yönelik suistimalleri yoğunlaştırdı. Filistinli Tutuklular ve Eski Tutuklular İşleri Komisyonu'na göre, kadın tutuklular düzenli olarak çıplak aramalara, keyfi oda denetimlerine ve giysi ve diğer temel eşyalara el konulmasına maruz kalıyor.

 

4.     BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), İsrail'in son bir ayda yardım konvoylarını ve Kuzey Gazze'ye insani ziyaretleri koordine etme girişimlerinin %85'ini reddettiğini ve engellediğini belirtti. İsrail'e Gazze Vadisi boyunca kontrol noktasından geçmek için 98 izin talebinde bulunduğunu ancak bunlardan yalnızca 15'inin geçmesine izin verildiğini bildirdi.