Uluslararası Düzenin En Zayıf Halkası: Gazze
2024 Temmuz’unda Uluslararası Adalet Divanı,
İsrail’in Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki varlığını açık bir dille yasa
dışı ilan etti. Bu karar, bir dönüm noktası olarak kayda geçmeliydi. Ancak
dünya sahnesinde bu yankı bulmadı. Çünkü kararın muhatabı, yargıdan değil,
ayrıcalıktan beslenen bir devletti: İsrail.
Bugün Filistin topraklarında işgalin değil,
düzenin kendisi yasa dışıdır. Her gün bir şehir bombalanıyor, her gece bir ev
yerle bir ediliyor, her sabah annesini, kardeşini, bacağını kaybetmiş bir çocuk
uyanıyor. Üstelik bu cehennem, sadece Gazze’nin altında değil; uluslararası
hukukun da, diplomatik etik değerlerin de altını oymaktadır.
Han Yunus’tan
Yükselen Duman, BM Salonu’na Sızmıyor
Son haftalarda İsrail ordusu Gazze’nin
güneyindeki Han Yunus’ta yoğun bir askeri yığınak kurdu. Fakat bu yığınak birer
birer hedef haline geldi. Direniş grupları gelişmiş pusular ve nokta atışı
saldırılarla işgal güçlerini yıpratıyor. İsrail kaynaklarına göre sadece son
bir haftada, beş ayrı bölgede kurulan kontrol noktaları havan toplarıyla
vuruldu. Bir keskin nişancı saldırısı sonucu üst düzey bir asker hayatını
kaybetti. El yapımı patlayıcılar ise zırhlı araçları bile devre dışı bıraktı.
İsrail bu süreçte çok sayıda askerini kaybetti.
İsrail’in kendi kaynakları dahi tünellerden çıkan
direnişçilerin ordu birliklerini şaşkına çevirdiğini kabul ediyor. Ne var ki bu
çatışmalarda ölen askerler değil, en çok konuşulan yine bombalanan
apartmanlardaki siviller oluyor. Çünkü dünyanın ezberi bozulmuyor: Devlet varsa
suç yoktur.
ABD için İsrail Bir Devlet Değil Projedir
Hüküm giymiş bir Amerikan başkanının, hakkında
savaş suçu iddiaları bulunan İsrailli lideri üçüncü kez ağırlaması artık sadece
diplomatik bir nezaket sorunu değil; uluslararası düzenin meşruiyet krizidir.
ABD, İsrail’i bir devlet olarak değil, bir proje olarak sahiplendiği için ne
hukuka kulak verir, ne de evrensel değerlere.
Tarihten biliyoruz. General George C. Marshall
1948’de İsrail’in tanınmasına şiddetle karşı çıkmıştı. Ona göre bu, Arap
dünyasını yabancılaştıracak, enerji kaynaklarını tehlikeye atacak ve ABD’yi
uzun süreli bir askeri çatışmanın içine çekecekti. General Bradley ise
“saldırganlık görmezden gelinirse davet edilir” demişti. Haklı çıktılar.
Bugün geldiğimiz noktada İsrail, sadece bir işgal
gücü değil; uluslararası sistemin dengesini bozan bir düğümdür. Gazze’de
yürütülen saldırılar, yalnızca yerel bir çatışma değil; küresel düzenin
riyakârlıkla sınandığı bir krizdir.
Uluslararası
Mahkemeler Hikaye Oldu
1945’te Nürnberg’de, Nazi liderleri
yargılandığında dünya, “bir daha asla” demişti. Uluslararası hukuk, bireylerin
bile suçlardan sorumlu tutulabileceğini ilan etmişti. Bugün bu sözlerin içi
boşaltıldı. Ne Gazze’de binlerce çocuğun ölümü, ne savaş suçları, ne de 2024’te
Lahey’den çıkan karar… Hiçbiri anlamlı değilse, o zaman hukuk bir anma
töreninden ibarettir.
Holokost iddiasından sağ kurtulanlara Almanya, 90
milyar dolardan fazla tazminat ödedi. Güney Afrika’da apartheid sonrası Hakikat
Komisyonları kuruldu. Peki Gazze’nin bugünün değil dününün hesabı soruldu mu? Deir
Yasin’in, Sabra ve Şatilla’nın hesabı kimden sorulacak? Kimin yüzüne bakarak bu
utanç kapanacak?
Filistin
Adaletle, Dünya İtibarla Sınanıyor
Filistin’e yapılan zulmün tazmini birkaç siyasi
deklarasyonla, ya da “iki devletli çözüm” masallarıyla giderilemez. Cehennemi
yaşamış bir halka, cellatlarıyla aynı çatı altında yaşamayı teklif etmek, akıl
ve vicdan dışıdır. Gerçek barış, toprağın, kimliğin ve onurun iade edilmesidir.
Bugün Filistin, sadece İsrail’in değil, dünyanın
ahlak testidir.