08 Ocak 2025

​Ufukta aydınlık görünüyor

 

 

Ümidim odur ki gelecekte komşumuz Suriye feraha kavuşur; normal ülkeler gibi hayatına devam eder; biz de rahat bir nefes alırız. Çünkü komşumuzda olan bir rahatsızlık bize de rahatsızlık verir de ondan. İslam kardeşliği ve komşuluğunun sorumluluğu gereği Müslümanlar olarak “Yeryüzünde bir Müslüman’ın ayağına bir diken batsa biz onu kendi ayağımıza batmış gibi kabul etmeli ve aynı acıyı duymalıyız.” Bu arada şu soru akla gelebilir: Kardeşliğimizin gereği bu acı Müslümanlara yapılınca duyuyoruz da haksız yere, masum bir acıyla karşılaştıklarında diğer insanlara da duymalı mıyız? Evet, duymalıyız; çünkü hepimiz Allah’ın kullarıyız, hepimizi Allah yarattı ve donattı... Hepimiz Adem ve Havva’dan olduğumuz için insan olarak kardeşiz! Allah’ın şaheser bir sanat eseri olarak insana saygı duymalı ve gerektiğinde acısına ortak olmalı, imkanlar ölçüsünde yardımcı olmalıyız. Allah, Adem’i yarattığında insana değil; insanın üzerinde gerçekleşen Allah’ın sanatına saygı duyun diye emretti. Şeytan ise mantık yürüterek bunu yanlış yorumladı ve insanın maddi yönünü düşünerek “Ben ondan üstünüm!” deyip saygı göstermedi. Şair, Hz. Adem’in (a.s.) ağzından bu konuyu şu mısralarla dile getiriyor:

 

“Yaratmış bizi pişmiş kuru bir çamurdan,

Donatmış, biçim kazanmış kara balçıktan!

 

Toprak, ete kemiğe dönüşmüş gücüyle,

Aranır mı kusur, kusursuzun örgüsünde?

 

Saygı gösterin gücüme dedi, ustalar Ustası,

Saygı duydu ferişteler, duymadı böbür hastası!

 

Aradı cin başı, saygının nedenini kimyada,

Aştı yetkisini, başkaldırdı evrenin Ustası’na!

 

Usta: ”Seni alıkoyan nedir eserime saygıdan?”

“Ben ateştenim, o çamurdan, üstünüm ondan!”

 

“Büyüklenmen haddini aşmandır, in oradan,

Çık git ki aşağılıklardansın kuşkusuz her an!”

 

Suriyelilerin, Müslüman ve insan olmaları nedeniyle bu ince hesabı da göz ardı etmemeye çalışıyoruz. Çünkü Suriye’de Müslüman olmayan Allah’ın kulları da var. Yani biz İsrail gibi benden değilse insan değildir demiyoruz. Bugün Siyonist İsrail, geçmişteki tarihsel olayları; günümüzde olmuş gibi göstererek Filistin’deki kardeşlerimizden tarihsel olayın faturasını çıkarıp intikamını almak istiyorlar! Bunun gerekçesi de çok komik! Neymiş, Tevrat’ta: ”Amalikalıları yeryüzünden silin!” diye bir emir varmış! Allah’ın kitabında böyle bir hüküm yer alabilir mi? Kaldı ki değiştirilen Tevrat’ta Amalikalılar için söylenen bir söz; nasıl oluyor da bugünkü Filistinliler için geçerli olabiliyor. Bu düpedüz zulümdür, barbarlıktır, çıkarcılıktır. Bunların bir başka hayali ise daha akıl almazdır: Bu topraklar daha önce bize verilmişti/va’dilmişti de buraları tekrar alacağız. Yukarıda da belirtiğimiz gibi tarihsel bir zaman diliminde o günkü şartlarda rahat etsinler diye atalarınız diye iddia ettiklerinize tavsiye edilen bu toprağa atalarınız olduğunu iddia ettiğiniz kavim gidip yerleşmediler! Atalarınız (!) rahatlarını bozmamak için gitmedilerse o haklarını kaybettiler. Dolaysıyla bugün sözünü etmeye çalıştığınız topraklarda sizin bir söz hakkınız olamaz. O va’d/söz atalarınıza (!) verilmişti ve onlar da gitmedikleri için iş orada bitti. 

 

Tarihte olmuş bitmiş olaylardan dolayı bugün kimse hak iddia edemez... Şu an ülkelerin ellerinde bulunan topraklar kaç defa el değiştirmiş ve kaç devlet bu topraklarda hüküm sürmüştür. Nice imparatorluklar kurulmuş ve kaç kere yıkılmış onların yerine yenileri kurulmuş; kaç devlet kurulmuş, bu devletler kaç kere yıkılmış yerle bir olmuş, onların yerine yenileri kurulmuş...

 

İsrail’in bu durumu bana şu hikayeyi hatırlattı: Kuzu akar suyun yanında otlarken kurdun ağzından salya akmış ve kuzuya yaklaşarak: ”Kuzucuk, geçen sene sen neden aleyhimde konuşmuşsun?” demiş; kuzu demiş ki: “Kurt amca, geçen sene ben yoktum ki daha yeni doğdum.” Kurt bakıyor ki olmayacak, aklına şu gelmiş: “Sen neden suyumu bulandırıyorsun?” demiş. Kuzu demiş ki: “Kurt amca, ben suyun akış yönüne göre senden daha aşağıdayım, suyunu nasıl bulandırabilirim ki?” Kurt bakmış ki olmayacak, açık açık: ”Kuzucuk, sen niye anlamıyorsun ben seni yemek için bahane arıyorum!” demiş!

 

Bu hikayede olduğu gibi, İsrail günümüzde Filistinlilere: “Sen niye anlamıyorsun; ben seni yemek için bahane arıyorum!” demiş! Aklımızı başımıza alıp çalışmalıyız, güçlenmeliyiz; düşmanın (zalimlerin) silahıyla (ekonomik ve teknik güç) silahlanmalıyız!