Türkiye'den Türkistan'a Giden Yollar ve Küresel Hesaplar
Türkler ve Türk Dünyası için yaşanan
bazı olumlu gelişmeler, son asırlarda güç dengesinin dışına itilen, tarihin
kenarında kalan bir millet için, uluslararası gelişmelerin, dengelerin ve
kırılmaların bağlamında ve oluşan fırsatlar çerçevesinde gerçekleşiyor. Bu
acıtıcı reel politik duruma hali hazırda iç dengeleri oturmamış ve medeniyetçi
yapıları tahkim edilmemişlik hali de eklenince vaziyet biraz daha görünür
oluyor. İşte son dönemde Rusya Ukrayna savaşı vesilesi ile yaşadığı olaylar
yeni açılımları ortaya çıkarmaya başlamış görünüyor. Esasen Hindistan’ın ortaya
attığı Kuzey-Günay Yolu şeklindeki bir yaklaşım bağlamında Rusya kuzey-güney
istikametinde Verimli Ulaşım Sistemi
adıyla yeni bir beş yıllık projeyi başlatıyor. Dünyada mal hareketliliği için
alternatifler aranan bir devirde bu durum geçmişte İpek ve Baharat yolu gibi
ticari akışın merkezinde yer alan coğrafyamız için bir takım imkân ve
fırsatları gösterir mahiyette gözükmektedir. Bu çerçevede uluslararası bağlamda
akışın alt yapı imkânlarının güçlendirilmesi, limanlar ve suyolları ile
demiryolu ağları üzerinden kapasitenin arttırılması ön görülmektedir. Bu
bağlamda şüphesiz yeni uluslararası görüşmeler, dengeler ve anlaşmalarda bu mal
akışına bağlı olarak oluşacağı görünmektedir.
İşte bu
bağlamda İran ve Rusya arasında Reşt-Astara bağlamında bir demir yolu inşası ön
görülmektedir ki bu gerçekleşirse Rusya, İran ve Azerbaycan arasında mal ve
kargo akışının artması demek olacaktır. Bu bağlamda Azerbaycan’ın Şubat ayında
Rusya ile yapılan Kuzey-Güney yol anlaşmasını onayladığı görülmektedir. Bu projenin ön gördüğü yeni bir güzergâh
Azerbaycan İmişli’den İran Parsabad’a yeni bir demir yolu hattının açılması ile
Rusya’nın içinde olduğu bir çerçevede 2030lara kadar 30 milyon tonluk bir mal
akışının söz konusu olması beklenmektedir. Bu çerçevede diğer taraftan
Kazakistan, Türkmenistan, Rusya ve İran’ın demir yolu şirketleri yük
taşımacılığı bağlamında kuzey-güney akışı bağlamında görüşmeler yaptılar.
2024’te imzalanan yol haritası bağlamında yaşanan bu gelişmeler mal taşıma
kapasitelerinin arttırılması ile alakalı olarak sürdürülmektedir. Bu bağlamda
Trans-Afgan koridoruna yeni bir demir yolu hattının inşası Özbekistan ve
Afganistan üzerinden Pakistan ve Güneydoğu Asya’ya ulaşılması ters istikamette
Çin’den Orta Asya ülkeleri vasıtası ile Avrupa’ya mal taşınması da
planlanmaktadır.
Rusya
görünen o ki girdiği son çıkmazlardan çıkmak için ticari işbirliklerini Türk ve
İslam dünyası üzerinden geliştirme düşüncesindedir. Kuzey-Güney Ulaştırma
koridoru tarihte farklı istikametlerde görüldüğü üzere Rusya’nın Baltık
limanlarından Basra Körfezi ve Hindistan’a kadar uzanması ön görülen kara,
demir ve suyollarını kapsayan büyük bir projedir. Bu yol ayrıca Türk dünyası ve
Türkiye açısından tarihi önemde olan Trans-Hazar Denizi rotasını ön gördüğü
diğer istikametlere birleştirmeyi ön görmektedir. Trans-Hazar Hattı ki bir
Büyük Türkistan Yol demeyi tercih ediyoruz, Azerbaycan topraklarından
Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan üzerinden hareket etmektedir ki bu yol Türkiye
ile bağlandığında Türk Dünyasının iç sosyal, ekonomik ve kültürel bağlantısının
çok güçleneceği bir alt yapının oluşacağı aşikârdır. Bu yol ile Rusya’dan
Hindistan’a 30-45 gün süren deniz yolu yerine10-20 gün süren bir ulaşım
öngörülmektedir ki bu da maliyetleri yüzde 30-40 oranında düşürecek
görülmektedir. Elbette bu küresele ekonomik harekete ABD, İngiltere ve AB
ülkelerinin tepkisi de önemlidir. Lakin
son küresel gelişmeler Çin’in önünün kesilmesi gibi öncelikler Rusya ve Türk
Dünyasını bu manada stratejilerin içinde değerlendiren güçler tarafından ön
açıcı gelişmeleri sağlayabilir değerlendirmeleri yapılmaktadır. Rusya’nın kendi
tedarik hattını kurmak amacıyla öncülük ettiği bu yol (KGUK: Kuzey Güney
Ulaştıma Koridoru) bağlamında Samara’da nakliye ve lojistik merkezinin kurulması,
Trans-Sibirya Demiryolunun yükünü azaltma yanında İran ve Hazar havzası
ülkeleri, Basra Körfezi, Hindistan ve Çin arasındaki ticari ve ekonomik
alakaların kuvvetlenmesi sağlayacak diye ön görülmektedir. Küresel jeo-ekonomik
rekabet geçmişte olduğu gibi tedarik koridorları üzerinden devam
etmektedir. 2018’lerden beri Hindistan, Rusya ve İran arasında görüşülen bir
yol güzergâhı bugün yeni gelişmeler ışığında gelişmeye devam etmektedir. Bu
anlatıların oluşturduğu çerçevede bu yolun ana güzergâhı, Hindistan’ın liman kenti
Mumbai’de başlayıp İran’ın Basra Körfezi’ndeki Bender Abbas ve Hazar Denizi
kıyısındaki Bender Enzeli limanlarından deniz yoluyla Rusya’nın Astrahan
şehrine ulaştıktan sonra, buradan demir yolu ile St. Petersburg şehrinden
geçerek Avrupa’ya varması şeklinde planlanmaktadır. Süveyş Kanalı ve Çin’in
Yeni İpek yolu projesine rakip oluşan bu koridorun bahsettiğimiz üzere
maliyetleri düşürmesi beklenmektedir. Burada öne çıkan ise Süveyş kanalında
çabuk bozulduğu için taşınamayan ürünlerin taşınması öncelikli olarak
değerlendirilmektedir. Zira bu yolun kapasitesi, imkânı 60 milyon ton olan
Süveyş’in yarısı kadardır. Hindistan’ın Çine’e karşı geliştirdiği bu proje her
halükarda yeni dönemde Avrupa’ya mal taşıması konusunda bölgemizi etkileyecek
görülmektedir. Bu bakımdan bu mal akışının Türkistan’a getireceği sonuçlar
değerlendirilmeli ve ekonomik büyüme ve kalkınma noktasında sağlayacağı
faydalar ve Türk Dünyası birliği açısından ekonomik birleşmeye sağlayacağı etkiler
ele alınmalıdır. Sonuç olarak bu proje merkezinde Türkistanlılar olan bir proje
değildir. Çin’i kuşatmak isteyen ABD ve müttefikleri açısından alternatif bir
hat olarak görülerek değerlendirileceği de aşikârdır. Rusya, İran ve Hindistan
kendi milli ve küresel hesapları ile bu yol üzerinde çalışırken Türkiye ve Türk
Devletleri İşbirliği Teşkilatı konunun kendi iç ekonomik kapasitelerinin
artması, ulaşım imkânlarına katkısı ve gelecekte daha geniş işbirlikleri için
alt yapı oluşturma kapasitesi bakımından konuya kendi iç maslahatları açısından
da bakmalıdırlar. Yoksa coğrafyamız yine küresel kapışmaların merkezinde yer
alırken önümüzden kaçan fırsatları ve ekonomik faydaları izleyici olarak pasif
yerden okumak kaçan fırsatlardan birisi olarak tarihe geçecektir. Tarihin tek
bir kurşun atmadan yan yana devletler dizdiği Türkistan coğrafyasında siyasi,
sosyal ve ekonomik ilişkilerin kapasitesinin reel olarak artması insanlığa
karşı vazifemizi yeniden yapmaya başlama ülküsü ve medeniyetçi milliyetçilik
çerçevesi bakımından son derece önemlidir.
Hak İçin
Olsun
Vesselam