Pahalılık
İhtiyacımız olan eşyanın normalin üzerinde yani fahiş
fiyatlarla satılması; tüketici vatandaşın da yüksek fiyattan bu maddeleri
almak durumunda kalması pahalılık denen durumu ortaya çıkarır. Günümüzde
eşya fiyatları çok yüksektir. İşin olumsuz ve dayanılmaz kötü tarafı bu fahiş
fiyata kimsenin dur dememesidir. Yani gereken denetimin yapılmaması ya da
yetersiz kalmasıdır. Bilindiği üzere fahiş kelimesi fuhuş kökünden gelir. Fuhuş
deyince biz toplum olarak kötü şeyleri anlıyor ya da aklımıza geliyor. Oysa
fuhuş olayı sadece bildiğimiz ar ve namusla ilgili değildir. Çünkü TDK’nın sözlüğünde
fahiş kelimesinin anlamı şudur: Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla olan, her alanda
sınır tanımayandır. Çok şeyi yanlış kullanıp yanlış anladığımız gibi bu
kelimeyi de yanlış anlıyoruz! Toplumdaki fuhuşlar çeşit çeşittir. Fazla fiyatla
eşya satan birine “Sen fuhuş işliyorsun!” dendiğinde kişi buna itiraz eder.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi kelimenin anlamı normalinden fazla fiyatla
eşya satmak anlamına da gelmektedir.
Burada asıl gariplik; fahiş fiyatla eşya satanlara
yetkililerce müdahalede yetersiz kalınmasıdır! Oysa günümüz toplumlarında
bireylere bir haksızlık yapıldığında hukuk çerçevesinde bu haksızlığı yapanlara
engel olunmaya çalışılır ve gereken ceza verilir. Bir mal, fiyatının üstünde
fahiş bir şekilde satıldığı zaman almak zorunda kalan bireylere bir
haksızlıktır. Bu fahiş fiyat bireyin soluğunu kesmekte ve belini bükmektedir.
Almasın da ne yapsın. Vatandaşa deniliyor ki: “Almayın, boykot edin!” Vatandaş
almak zorundadır, keyfi bir alışveriş değildir ki.. Yaşamsal bir alıştır bu!
Vatandaş almasın da aç mı kalıp bağrına taş mı bassın?
Yine garip olan başka bir durum da şudur: Bu pahalılık
ortamında memur emeklisine zam vermeye kimsenin elinin varmamasıdır!
Araştırıldı mı acaba memur emeklisi ne durumda yani emeklinin gerçek durumu,
alım gücü nedir? Hiç empati yapılıyor mu? Çalışan bir memurla emeklinin
harcaması farklı mı ki söz verildiği halde memura seyyanen zam verildi;
ancak memur emeklisine seyyanen zam verilmedi? Memur emeklisi yemiyor mu,
içmiyor mu; konukları gelmiyor mu, torunlarına doğum, sünnet, doğum günü
hediyesi almayacak mı? Emeklinin henüz evlenmemiş çocuğu olamaz mı? Toplumsal
yaşamda zorunlu olan harcamaları yapmayacak mı? Torunu askere gitmeyecek mi,
daha önce evlenen çocuklarına, torunlarına düğün hediyesi alan dostlarına iade-i
hediye yapmayacak mı? Aile yardımı neden kesildi; emekli aileyi dağıttı mı?
Başka bir konu; bizi yaratan ve donatan Allah’ımız; bize
şunu emretmiyor mu? “Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi ve ana babaya
iyiliği emretmiştir. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa,
kendilerine sakın “Öf!” bile deme; onları azarlama; kendilerine güzel sözler
söyle! Onlara merhametten
kaynaklanan alçak gönüllülük kanadını ger ve şöyle de: “Rabb’im! Küçüklüğümde
onlar beni nasıl sahiplendiyseler (özenle büyüttüyseler), şimdi sen de onlara
merhamet et!” (İsra: 23
ve 24. ayetler-Okuyan Kur’an, Mehmet Okuyan) Görüldüğü üzere
burada bizi yaratan bize; ana babaya (büyüklerimiz, yaşlılarımıza,
emeklilerimize) iyilik etmemizi (geçinebilecekleri kadar maaşlarına zam
yapmayı, yaşlanırlarsa (emekli olurlarsa) kendilerine sakın öf bile deme, (zam
vermiyorum diyerek geçim sıkıntısı yaşatma, alım gücünü düşürerek) azarlama,
kendilerine güzel sözler söyle (çalışmıyorlar diye devre dışı bırakma) onlara
acımadan kaynaklanan alçak gönüllülük kanadını ger ve şöyle de: “Rabb’im!
Küçüklüğümde onlar beni nasıl sahiplendiyseler (özenle büyüttüyseler), şimdi
sen de onlara merhamet et!” (Benim aracılığımla geçinecekleri kadar
maşlarına zam ver!)
Unutulmamalıdır ki bugünün çalışan memuru, yarının
emeklisidir.
Sözümüz ilgililere sitemdir! Sevenin sevene sitem etmesi de
normal karşılanmalıdır.