202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sol)
202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sağ)

23 Ekim 2024

Özgürlüğe doğan bir umut

 

1962 yılında Filistin topraklarının haritalardan silinmek üzere olduğu bir dönemde Yahya el Sinvar dünyaya geldi. Han Yunus Mülteci Kampı'nda gözlerini açan bu çocuk daha ufak yaşlarında işgalin ne anlama geldiğini kavradı. Filistin'de doğan her birey, özgürlük için yanan bir yürek ve kırılamaz bir irade taşımak zorundaydı. Sinvar’ın yaşamı bu temel değerler üzerine kuruldu.

 

Zindanlardan Yükselen Mücadele

 

1988'de ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığında dahi, Sinvar korku nedir bilmedi. Karanlık zindanlar onun için özgürlüğe açılan pencerelerdi. Hapishaneler Filistin'in özgürlük mücadelesindeki zorunlu duraklar olarak görüldü. 2011'deki Vefa-ül Ahrar anlaşmasıyla serbest bırakıldığında o artık direnişin simgesi haline gelmişti. Sinvar, özgürlüğün bedelinin ağır olduğunu biliyordu ve bu uğurda her türlü fedakarlığı göze almıştı.

 

Sinvar, Filistin direnişinin sadece bir lideri değil, bir sembolüydü. İsrail’in işgal politikalarına karşı direnişin en önemli isimlerinden biri haline geldi. Onun şehadeti, Filistin davasını daha da güçlendirdi ve mücahitlerin iradesini pekiştirdi. Bu topraklar, şehit kanlarıyla bereketlenmiş ve direnişin sembolü olmuştur. Sinvar, bu mücadelede önder olarak Filistin halkının onur mücadelesinde kilit bir isim olarak tarihe geçti.

 

Bir Kahramanın Mirası

 

Sinvar’ın mücadelesi, sadece Filistin halkına değil, dünya genelinde zulme karşı direnen tüm mazlumlara ilham kaynağı oldu. Sinvar’ın şehadeti adalet arayışında olan herkese bir çağrı niteliği taşıyordu. İsrail’in tüm manipülasyonlarına rağmen, Sinvar’ın direnişi dünya çapında yankı buldu. Sinvar’ın yaşamı ve mücadelesi, Filistin topraklarında dökülen şehit kanlarının Filistin davasına kazandırdığı bereketin bir yansımasıdır.

 

Yahya el Sinvar’ın mücadelesi ve şehadeti Filistin davasını sahiplenen her birey için bir onur simgesi olarak kabul edilmektedir. Onun vasiyeti, Filistin halkına ve gelecekteki nesillere sesleniyordu: "Teslim olmayın, mücadelenizi asla bırakmayın."

 

**

 

Filistin Halkının Direnişten Başka Çaresi Yok

 

İsrail Filistinlilere kendi devletlerini kurma hakkını her fırsatta reddetmiş, Batı Şeria ve Gazze’yi de içine alan bir İsrail devleti hayalini açıkça dile getirmiştir. Filistinlilerin topraklarına ve evlerine el koyan bu politikalar karşısında Filistin halkının direnişten başka bir çaresi kalmamıştır. Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar İsrail’in işgal politikalarını daha da derinleştirmiştir.

 

Gazze halkı ise 17 yılı aşkın bir süredir ablukaya ve açlığa mahkûm edilmiş durumdadır. Filistinliler insanlık dışı koşullarda yaşamaya zorlanıyor ve kendi topraklarında köleleştirilmeye çalışılıyor. Bu duruma her insan isyan eder.

 

Tüm bu adaletsizlikler karşısında Filistin halkı onurlu bir direnişi seçmiştir. Filistinliler kendi topraklarını, haklarını ve kutsallarını koruma hakkını savunarak işgale boyun eğmemiştir. Onların direnişi tüm dünya halklarına zalimlere karşı durmanın önemini göstermektedir.

 

Filistin halkının mücadelesi insanlık onurunu savunmanın bir sembolüdür ve bu mücadele, adalet yerini bulana kadar devam edecektir.

 

7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı Operasyonu İsrail’in yıllardır Filistin halkına karşı yürüttüğü işgale ve zulme karşı meşru bir savunma eylemidir. Bu operasyon, Filistin halkının onurunu ve haklarını geri kazanma mücadelesinin bir parçasıdır.

 

BM’nin birçok kararı ile netleşmiş olan İsrail’in hukuksuz işgaline ve zulmüne karşı verilen bu mücadele Filistin halkı için olduğu kadar tüm insanlık için de bir direniş simgesidir. Çünkü bu direniş zulme karşı bir başkaldırıdır ve adaletin en temel temsilidir.