vakıf katılım haziran paketi
vakıf katılım haziran paketi sağ

16 May 2025

​na'kabre'nin Mirası: Bir Dergiden Ezgiye, Bir Nefesten Direnişe

Bazı isimler vardır, yalnızca bir kelime değildir. Bir çağrıdır. Bir yankı. Zamanın içinden yürüyüp gelen ve farklı bedenlere, farklı biçimlere bürünerek hep aynı hakikati fısıldayan bir hatırlatmadır. “na’kabre” böyle bir isimdi. 2000’li yılların başında kimi zaman matbaada, kimi zaman fotokopi makinelerinde çoğaltılarak çıkan bir dergi olarak doğdu. Ruhunu Anadolu’dan, kelimelerini gençliğin sloganlarından aldı. Anadolu Gençlik camiasının çeperlerinde dolaşan her genç bir şekilde o dergiye dokunmuştur. O dergiyi şahsen çıkartmaya çalışıyordum, hamdolsun.   

Şimdi, tam çeyrek asır sonra na’kabre yeniden doğdu. Ama bu kez bir müzikte, bir seste, bir nefeste. Ezgi sanatçısı Mehmet Ali Harmancı sadece sesiyle değil, yüreğiyle de bu ismi taşıyor. Ve belki de bu ismin gerçek mahiyetini, zamanlar ötesi mesajını bir kez daha hatırlattı.

Harmancı’nın “Tufan” adlı eseri bugünün gençlerine dertli bir yüreğin, ümmetin bağrından kopup gelen bir çığlığın nasıl sanatla buluşabileceğini gösteriyor. Bu eser, sadece bir müzik parçası değil; bir çağrıdır, bir ağıttır, bir direniş manifestosudur. Arabeskten rock'a, rap'ten pop'a savrulmuş genç zihinlerin karşısına çıkan bir dur deyişidir.   Mehmet Ali Harmancı'nın müziği; dijital altyapısıyla modern ama ruhuyla klasik bir direniş ilahisidir.  

Gençlerin kablosuz kulaklıklarında yankılanan her kelime, aynı zamanda bir dua gibi işitilir. Küfrü, anlamsız boşluğu, şehveti değil; ümmetin direnişini anlatan şarkılarla büyüyen neslin çocukları için Ammar gibi, Fatih Budak gibi, Yusuf Karaburç gibi na’kabre de yeni yeni eserler sunuyor.  Sözde "trend" listelerinin sunduğu kof şöhretlerin ötesinde, "Tufan" gibi eserler var artık. Ve bizler, bu eserlerin kıymetini bilen anne babalar olarak o çocuk koltuklarında elleri dizlerinde sessizce dinleyen evlatlarımızın gözlerinde bir kıvılcım yakıldığını görüyoruz.

Tarihi boyunca müzik ümmetin bir taşıyıcısı olmuştur. Endülüs’te, Bağdat’ta, İstanbul’da ezgilerle fikir taşınmış, notalarla isyan büyümüş, sözlerle nesiller inşa edilmiştir. Şimdi Mehmet Ali Harmancı ve onun gibi sanatçılar bu kadim misyonun yeni temsilcileridir. Onların varlığı bize şunu gösteriyor: Duruşu olan müzik hâlâ mümkündür. Artık gençleri, sadece eğlence değil; anlam arayışı peşinde olan müzikle tanıştırmalıyız. Ölü toprağını silkin, ayağa kalk, söyle, yaz, çiz…

Mehmet Ali Harmancı’ya bu çağrıyı taşıdığı için teşekkür ediyoruz. Yeni nesillere, temiz kelamı, izzetli sesi ulaştırdığı için. Tufan’ı dinleyin. Gözlerinizi kapatın. Ve hatırlayın: Bu sadece bir şarkı değil, bir duruştur.