Milli eğitim için temel nazariye teklifi (2)
Türkiye'de bütün
ideolojilerin üstünde eğitimin öncelikle milli bir şahsiyet ve milli bir toplum
oluşturma amacına yönelmesi gerekir. Felsefe
bilgelik/hikmet/erdem sevgisi ise eğitimin ve bu yoldaki felsefesinin bilgi
edinimi yoluyla bilgeliği seven bireylerin kendisi, milleti ve insanlık için
iyi, doğru, güzel ve faydalı olanı yapmayı ideal edinmiş, eleştirel düşünebilen
ve hayata değer katmayı önceliği sayan bir şahsiyet, mesuliyet ve ülkü kazanma
faaliyeti olarak görülmesi yolunda yapılan bir etkinlik olarak tarifi
mümkündür. Hayata ve evrene karşı bir duruşu, hayat görüşü, dünya anlayışı
olan, akılcı inceleme ve yaratıcı düşünceyi yöntem olarak gören, eleştirel
zihinde mikro ölçekten makro boyuta her şeyin aslını esasını bilmeyi seven,
sorular soran ve bu yolla sorun çözmeye odaklı; analiz ve sentezlerle yolu
aydınlatan, yol gösteren ve yöntem ortaya koyan bir zihin yapısı eğitim felsefemiz
için zemin oluşturmalıdır. Böylece eğitimimiz felsefesi doğası olan organik
ve milli bir çerçevede insanlığa kendi değer dünyasından yüksek bilgi ve
bilgelik ulaştıran bir düzeyi oluşturabilecektir. Modernitenin dualist bir
bakışla aşırılıklar arasında böldüğü insaniyet Türk eğitimi sistemi içerisinde
ten ve can dengesi gözetilerek insanın varlık gerçekleri dikkate alınarak
gerçekleşmelidir.
Eğitim felsefemiz bazı insani, akademik ve
ahlaki erdemlere dayanmalıdır. Aradığımız insan ve eğitimin bu çerçevede
ilkeleri:
İnsani olarak: Öncelikle etik ve esnekolmalıdır;
İnsan terbiyesinde öncelikle eşitlikçi, ayrım yapmayan, sınıf, tabaka,
ideoloji, parti, alt intisaplar gibi hususları değil millet olma olgusunu
önceleyen bir bakış ve yetenekleri önceleyen, kabiliyetlere, zeka türlerine,
eğilimlere göre insana bakan bir eğitim
gereklidir. Fırsatlar noktasında
eğitim ön açıcı, vizyon belirleyici bir misyon içinde olması önemlidir. Eğitim
herkese aynı fırsatı sunup yeteneğince onu değerlendirmeyi dikkate almalıdır.
Bu noktada diğer bir ilke olan öngörülebilirlik kavramı
ortaya çıkar. Eğitim tüm süreçleri ile eğitici ve eğitilen açısından somut
ve aşikar olmalıdır. Belirsiz, aşamaları belirgin olmayan, emek ve liyakate
dayalı sonuçları vaat etmeyen bir eğitim etik, esnek olma özelliğini yitireceği
gibi fırsatlar sunma noktasında milli, bilimsel ve akli olma vasfını kaybeder.
Bu da insanilik ve insan merkezli olmaya halel getirir. Medeniyetin üst
değerleri, anayasa, değerler, kültür, töre gibi kaynaklar açısından
eğitim temsil
noktasında herkesi kapsayan ve kendisini ait hissetmesini sağlayan bir
özellikte olmalıdır. Kendi insani kavramlarına sahip olmayan, tercüme değerler
ile milli zemin oluşturmaya çalışan, otantik oryantasyonlar içermeyen,
insanlığın müştereklerinden kopan her yapı insani bakımdan müşterek oluşturucu
olmak mahiyetini kaybeder. Müşterek oluşturulamayan bir eğitim yapısı içinde
medeniyet oluşturacak toplum-devlet-şehir çerçevesini medeni düzeyde var etmek
insani bakımdan zorlaşır. İşte yetenek geliştirici, medeniyet merkezli ve
müşterek var edici lakin dayatmacı olmayan eğitim felsefesi bu insani değerler
içeriğinde kendi hedeflerini gerçekleştirme imkanını mümkün kılabilir. Bu
erdemler söz konusu olmadığında bireyin nitelikli eğitimi söz konusu olamaz
olsa olsa tesadüfü niceliksel akademik başarılar söz konusu olabilir.
Eğitimin akademik/iş erdemleri olarak: Öncelikle EMEK
erdemi; Eğitilecek şahsiyet kazanacak birey emeğin aziz olduğunu
bildiği, bunu bir ilke olarak hayatının merkezine koyduğu bir yapı olmalıdır.
Öğrtemne, öğrenci, bürokrasi ve veli emek üzerinden müşterekleşmelidir.
Verimliliğin esasının süreklilik, ısrar, güven ve emek olduğu ilkesi akademik
iş temelinde esas olmalıdır. Öğretmen emeğinin karşılığını alacağını bilmeli,
yeterliliklerini buna göre düzenlemeli, öğrenci yeteneklerini emek ile
gerçekleştireceğini esas olarak bilmelidir. Eğitim felsefemiz esasında farkındalık ve
farklılık ortaya çıkarıcı bir muhteva taşımalıdır. Emek
odağında fırsatların şans bulduğu bir zeminde farkındalık ve farklılık oluşması
sağlanmalıdır. Bu
yolda özgürlük ve özgünlük ilkeleri eğitimin
içeriğinde öncelikli olmalıdır. Burada elbette takdir ilkesi
iş erdemi olarak Bakandan en sade hizmetliye kadar başarı oranında karşılığını
bulmalıdır. Bu ilkeler üzerinden müşterekleşemeyen bir toplum herhangi bir eğitim
faaliyetinin gerçekleşmesinde medeniyet düzeyinden değer var etme noktasında
insanlık aleminde bir varlık gösteremeyecektir.
Eğitim felsefemizin ahlaki erdemleri/ilkelerinde en başta
elbette EŞİTLİK VE EŞDEĞERLİLİK; insani ve akademik
yapının tutarlılığının temel taşı bu ahlaki ilkeler olacaktır. Bunun
yanında fayda odağında bir şahsiyet
gelişmesi bu noktadaki daireyi tamamlar. Zira ahlaki bir ilkeye
bağlanmayan tüm ilkeler insanî olanı mecrasından çıkaracaktır. Burada
toplum birliğini sağlamak çekirdek ve przima nazariyeleri noktasında yetenek
geliştirip medneiyet düzeyinde her alanda değer üretecek bir eğitim felsefesi
için ahlaki ilkenin diğer bir kavramı ötekileştirmeyen bir
yaklaşım ve tutum olmalıdır. Milli, dini ve insani seciyemiz tarih boyunca bize
bunu öğretmiş; yüksek medeniyet kurabildiğimiz her devirde şahsiyetimiz bunu
yaşamıştır. Bunun nihayetindeki ahlaki olan erdem tarafsız olmaktır.
Medeniyet toplumun-devletin-şehrin hülasa insan olduğumuz
sosyal-siyasi-maddi tüm mekânların üstündedir. Eğitimde bu merkezi odak
aldığımızda toplumda birey ve birlikte yaşayan fert insan merkezli olarak
kendine, milletine ve insanlığa bakarak eğitilecektir. Bu bakımdan medeniyeti
merkeze almak insan merkezliliği önceler. Bunun yanında ferdin hayat düzeni
içinde devletle ilişkisi son derece hayatidir. Sorumluluklar, haklar ve
mensubiyetler noktasında devletle ilişkisi ferdin başka bir medeniyet
alakasıdır. Bu bakımdan eğitim medeniyet merkezli olarak gelişirken kişinin
devletine ve insanlık cemiyetindeki tüm devletlere bakışı bu çerçevede gelişir.
Düzen duygusu ve paylaşım bilinci bu meyanda ortaya çıkar. Bunların yanında
hayatın kurulduğu yer şehirdir. Medeni hayat en son ve geniş noktada şehirde
yaşanır. Bu bakımdan eğitimde şehir odaklı yaklaşım ferdiyetin oluşumundan
önemlidir. Medeniyet içerisinde oluşacak tüm alt yapılar şehirde kurulacağı
için bireyin medeniyet merkezli eğitiminde şehre dair kültür ve birikim önem
taşır. Tabuları değil hakikatten ölçülenmiş ilkeleri olan şahsiyet yetiştirmek
bir medeniyet için fevkalade önemlidir ve yolumuz bu mecrada ilerlemelidir diye
düşünüyoruz.
Hak İçin Olsun
Vesselam