18 Şubat 2025

Milli eğitim için temel nazariye teklifi (2)

 

 

Türkiye'de bütün ideolojilerin üstünde eğitimin öncelikle milli bir şahsiyet ve milli bir toplum oluşturma amacına yönelmesi gerekir. Felsefe bilgelik/hikmet/erdem sevgisi ise eğitimin ve bu yoldaki felsefesinin bilgi edinimi yoluyla bilgeliği seven bireylerin kendisi, milleti ve insanlık için iyi, doğru, güzel ve faydalı olanı yapmayı ideal edinmiş, eleştirel düşünebilen ve hayata değer katmayı önceliği sayan bir şahsiyet, mesuliyet ve ülkü kazanma faaliyeti olarak görülmesi yolunda yapılan bir etkinlik olarak tarifi mümkündür. Hayata ve evrene karşı bir duruşu, hayat görüşü, dünya anlayışı olan, akılcı inceleme ve yaratıcı düşünceyi yöntem olarak gören, eleştirel zihinde mikro ölçekten makro boyuta her şeyin aslını esasını bilmeyi seven, sorular soran ve bu yolla sorun çözmeye odaklı; analiz ve sentezlerle yolu aydınlatan, yol gösteren ve yöntem ortaya koyan bir zihin yapısı eğitim felsefemiz için zemin oluşturmalıdır. Böylece eğitimimiz felsefesi doğası olan organik ve milli bir çerçevede insanlığa kendi değer dünyasından yüksek bilgi ve bilgelik ulaştıran bir düzeyi oluşturabilecektir. Modernitenin dualist bir bakışla aşırılıklar arasında böldüğü insaniyet Türk eğitimi sistemi içerisinde ten ve can dengesi gözetilerek insanın varlık gerçekleri dikkate alınarak gerçekleşmelidir. 

Eğitim felsefemiz bazı insani, akademik ve ahlaki erdemlere dayanmalıdır. Aradığımız insan ve eğitimin bu çerçevede ilkeleri:

İnsani olarak: Öncelikle etik ve esnekolmalıdır; İnsan terbiyesinde öncelikle eşitlikçi, ayrım yapmayan, sınıf, tabaka, ideoloji, parti, alt intisaplar gibi hususları değil millet olma olgusunu önceleyen bir bakış ve yetenekleri önceleyen, kabiliyetlere, zeka türlerine, eğilimlere göre insana bakan  bir eğitim gereklidir. Fırsatlar noktasında eğitim ön açıcı, vizyon belirleyici bir misyon içinde olması önemlidir. Eğitim herkese aynı fırsatı sunup yeteneğince onu değerlendirmeyi dikkate almalıdır. Bu noktada diğer bir ilke olan öngörülebilirlik kavramı ortaya çıkar. Eğitim tüm süreçleri ile eğitici ve eğitilen açısından somut ve aşikar olmalıdır. Belirsiz, aşamaları belirgin olmayan, emek ve liyakate dayalı sonuçları vaat etmeyen bir eğitim etik, esnek olma özelliğini yitireceği gibi fırsatlar sunma noktasında milli, bilimsel ve akli olma vasfını kaybeder. Bu da insanilik ve insan merkezli olmaya halel getirir. Medeniyetin üst değerleri, anayasa, değerler, kültür, töre gibi kaynaklar açısından eğitim temsil  noktasında herkesi kapsayan ve kendisini ait hissetmesini sağlayan bir özellikte olmalıdır. Kendi insani kavramlarına sahip olmayan, tercüme değerler ile milli zemin oluşturmaya çalışan, otantik oryantasyonlar içermeyen, insanlığın müştereklerinden kopan her yapı insani bakımdan müşterek oluşturucu olmak mahiyetini kaybeder. Müşterek oluşturulamayan bir eğitim yapısı içinde medeniyet oluşturacak toplum-devlet-şehir çerçevesini medeni düzeyde var etmek insani bakımdan zorlaşır. İşte yetenek geliştirici, medeniyet merkezli ve müşterek var edici lakin dayatmacı olmayan eğitim felsefesi bu insani değerler içeriğinde kendi hedeflerini gerçekleştirme imkanını mümkün kılabilir. Bu erdemler söz konusu olmadığında bireyin nitelikli eğitimi söz konusu olamaz olsa olsa tesadüfü niceliksel akademik başarılar söz konusu olabilir.

Eğitimin akademik/iş erdemleri olarak: Öncelikle EMEK erdemi; Eğitilecek şahsiyet kazanacak birey emeğin aziz olduğunu bildiği, bunu bir ilke olarak hayatının merkezine koyduğu bir yapı olmalıdır. Öğrtemne, öğrenci, bürokrasi ve veli emek üzerinden müşterekleşmelidir. Verimliliğin esasının süreklilik, ısrar, güven ve emek olduğu ilkesi akademik iş temelinde esas olmalıdır. Öğretmen emeğinin karşılığını alacağını bilmeli, yeterliliklerini buna göre düzenlemeli, öğrenci yeteneklerini emek ile gerçekleştireceğini esas olarak bilmelidir. Eğitim felsefemiz esasında  farkındalık ve farklılık ortaya çıkarıcı bir muhteva taşımalıdır. Emek odağında fırsatların şans bulduğu bir zeminde farkındalık ve farklılık oluşması sağlanmalıdır. Bu yolda  özgürlük ve özgünlük ilkeleri eğitimin içeriğinde öncelikli olmalıdır.  Burada elbette takdir ilkesi iş erdemi olarak Bakandan en sade hizmetliye kadar başarı oranında karşılığını bulmalıdır. Bu ilkeler üzerinden müşterekleşemeyen bir toplum herhangi bir eğitim faaliyetinin gerçekleşmesinde medeniyet düzeyinden değer var etme noktasında insanlık aleminde bir varlık gösteremeyecektir.

Eğitim felsefemizin ahlaki erdemleri/ilkelerinde en başta elbette EŞİTLİK VE EŞDEĞERLİLİK; insani ve akademik yapının tutarlılığının temel taşı bu ahlaki ilkeler olacaktır. Bunun yanında fayda odağında bir şahsiyet gelişmesi bu noktadaki daireyi tamamlar.  Zira ahlaki bir ilkeye bağlanmayan tüm ilkeler insanî olanı mecrasından çıkaracaktır. Burada toplum birliğini sağlamak çekirdek ve przima nazariyeleri noktasında yetenek geliştirip medneiyet düzeyinde her alanda değer üretecek bir eğitim felsefesi için ahlaki ilkenin diğer bir kavramı ötekileştirmeyen bir yaklaşım ve tutum olmalıdır. Milli, dini ve insani seciyemiz tarih boyunca bize bunu öğretmiş; yüksek medeniyet kurabildiğimiz her devirde şahsiyetimiz bunu yaşamıştır. Bunun nihayetindeki ahlaki olan erdem tarafsız olmaktır.

Medeniyet toplumun-devletin-şehrin hülasa insan olduğumuz sosyal-siyasi-maddi tüm mekânların üstündedir. Eğitimde bu merkezi odak aldığımızda toplumda birey ve birlikte yaşayan fert insan merkezli olarak kendine, milletine ve insanlığa bakarak eğitilecektir. Bu bakımdan medeniyeti merkeze almak insan merkezliliği önceler. Bunun yanında ferdin hayat düzeni içinde devletle ilişkisi son derece hayatidir. Sorumluluklar, haklar ve mensubiyetler noktasında devletle ilişkisi ferdin başka bir medeniyet alakasıdır. Bu bakımdan eğitim medeniyet merkezli olarak gelişirken kişinin devletine ve insanlık cemiyetindeki tüm devletlere bakışı bu çerçevede gelişir. Düzen duygusu ve paylaşım bilinci bu meyanda ortaya çıkar. Bunların yanında hayatın kurulduğu yer şehirdir. Medeni hayat en son ve geniş noktada şehirde yaşanır. Bu bakımdan eğitimde şehir odaklı yaklaşım ferdiyetin oluşumundan önemlidir. Medeniyet içerisinde oluşacak tüm alt yapılar şehirde kurulacağı için bireyin medeniyet merkezli eğitiminde şehre dair kültür ve birikim önem taşır. Tabuları değil hakikatten ölçülenmiş ilkeleri olan şahsiyet yetiştirmek bir medeniyet için fevkalade önemlidir ve yolumuz bu mecrada ilerlemelidir diye düşünüyoruz.

Hak İçin Olsun

Vesselam