202501 - Vakıf Katılım - Masrafsız Bankacılık

16 Ocak 2025

​İtibarla haysiyet üzerine bir not

Ahlâkın yitirilmesi hakikate uzaklaşmaya sebeptir. Hakikatin kaybı modern sol tabirle yabancılaşmaya yol açar. Ahlâk bu manada avamî anlayıştaki dar manasıyla iyi huy vs. olmanın ötesinde ve fevkinde insanın kendilik ve kendöz sınırlarının mana ve mahiyetini oluşturan esasları temsil eder. Ahlâkını bilmez hale gelen her varlık kendinden uzaklaşır. Bu romantik bir duygusallık olmanın ötesinde anlamını kaybet demektir. İnsan bu süreçte şeyleşir. Ve kendiyle olan mesafesi o kadar açılır ki baktığını görmez, duyduğunu anlamaz, söylediğiniz bilmez hale gelir. İşin fecisi bütün bunlar olurken arkasında devasa diplomalar asılı durabilir. Çıkılmaz koltuklarda varılmaz maddî/manevî makamlarda oturuyor da olabilir. Ahlâkını kaybetmek bir iffet konusu da değildir. Orada insan Farabî atamın cahil şehir insanlarından olarak medeniyetin nihaî hâsılası olan bilgelik/erdem/hikmet ile arasına kendi eliyle inşa ettiği putlardan duvarlar örer.  Bu durumda insanlığın bu fanî cihanda kendi elleriyle kendisi için inşaya memur olduğu aklının (beyin-kalp) bütünlüğündeki imkânlardan zuhur eden temeddün artık oluş halinde olmuş şey haline geriler. İnsan şeyleşince onun ürettikleri de şekillere dönüşür. İşte burada modern pagan gelenek çarşısında mazi ve müstakbel adına putlar satılmaya başlanır.

            İnsanın anlam yoldaşlarından din, ahlâk olmaz ise ne olur. Bu zaviyeden bakarsak kendi hikmet esaslarından mahrum kalan din, hayata beklenen faydayı vermek yerine ideolojikleşerek hayata şekil kusmaya başlar. Burada irfan olarak hikmetin zuhurunun işlevi artık ortadan kalkar. İnsanın bilgelik pınarları kurudukça ahlâkı soluklaşır ve boyasına boyandığı hikmet fersudeleşir. Buradan sonrası ise din görünümlü bir pagan otağıdır. Ahlâksız din ideolojileşir. İnsanlarasılık iddiasına yabancılaştığı gibi kendi mensupları için de mana ve çiçek kaynağı olmaktan uzaklaşır. Gözlerini kendi maddi çıkarlarına diken bir toplum için cahil şehir ahalisi olarak peşinde sürüklenilecek bir gelecek endişesi dışında bir şey kalmaz. O medeniyet şeyleşir. Adı sanı yok olur. İnsan figüranlaştığı hayatın içinde pagan mabetlerinde put çarşılarında şekil peşinde ömür tüketir. Ahlâkını kaybeden her şey artık zaman üstü olmak niteliğini kaybeder. Orada geriye kalan tarihselci bir şekiller sürüsüdür. İnsan sürüleşir. Tarih burada gölgesinde eğleşilen bir avuntu kökler ise ne olduğu belirsiz birer efsaneye dönüşür. Din burada mitolojileşir. Hz. Muhammed artık hakikatin ve hikmetin Hakçasını gösteren bir rehber olmaktan çıkıp mitolojik bir yaratığa dönüştürülür. Tarihselleşen her şey yıpranmaya, yorulmaya, eskimeye, hükümsüzleşmeye hayat dışı kalmaya mahkûmdur. Modern zamanlarda Avrupa din kavramı ile hesaplaşırken onu hayatının epeyce kenarına koyup seküler taşlardan yeni pagan mabetleri üretti. Eski Cermen tanrıları yeniden teknolojik afetler olarak hayata dönüş yaptı. Ahlâkını kaybedenin vicdanı olmayacağı için bu yeni tanrılar hayatta insanlara merhameti unutturdu. Kendözünden uzaklaşan insanlar el yordamıyla birbirini yok etmeye başladı. Hayat ideolojik bir çöplüğe inkılâp etti. İnsanlık için temenniler bile ama, fakatlar çerçevesinde kullanılır oldu. İnsanlık modern zamanda Farabi’nin cahil şehirlerinde yaşadığını fark ettiğinde muhakkak ki bizim ahlâkımız neydi ve biz neden erdemli şehirden kovulduk diye düşünmeye başlayacaklar. Sanal modern ideolojik kültürel kuşatma kırılıp da insanlar mağaradan bir kere daha çıkmaya cesaret ettiklerinde dine yaptıkları cefa ve buna karşılık Haktan gelenleri de düşünmeye başlayacaklar. İtibar peşinde tükenen ömürler belki de haysiyet aranan birer imkâna dönüşecek her halükârda ideolojiler tarafından puthane haline gelen hayatlar insanlık için cehalet, fakirlik ve bölünmüşlükler girdabından çıkıp medeniyetçi bir aklın işlediği sahalara dönüşebilecektir. Bunun hemen oluverecek kolay bir retorik gibi düşünmemek lazım. Zanlar ve retorik cinaslı çözümler de içine düştüğümüz pagan çukuruna dairdir. Kolay çözümler, cennet vaad eden hâl çareleri, insanın acılarını soracağına söz verip ona yeni prangalar teklif eden bütün shovlar (şovlar) bu cümleden olacaktır. Hele din adına içine düşünülen dualist şizofren hallerin mitolojik batağından çıkış bir inayet ve merhamet meselesidir Hak muin olsun. Bu yerde Nurettin Topçu ve Aliya İzzet Begovic’i hatırlamak isterim. Bu iki haysiyet adamı insanların itibar adına dışarıda aradıkları cahil şehirlerden onları içlerindekini bulmaya davet etmişlerdi. Henüz onlara kulak veremeyecek kadar meşgul olan insanlığın uyanışı dileriz hayırlı cihetten olsun.

Hak İçin Olsun

Vesselam