08 Nisan 2025

​İsrail'in Boşlukta Kalan "Zafer" Söylemi

7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze, insanlık tarihinin en vahşi ve en sistematik yok etme operasyonlarından birine maruz kalıyor. Bir halk, evinden, okulundan, camiinden, hastanesinden, hatta mezarlığından bile sürülmeye çalışılıyor. İsrail’in başlattığı topyekûn imha planı artık uluslararası raporlarla da “etnik temizlik”, “insanlığa karşı suçlar” ve “soykırım” olarak adlandırılıyor. Ancak tüm bu enkazın, kanın ve çığlığın ortasında hâlâ ayakta duran bir şey var: Direniş.

Geçtiğimiz günlerde Gazze’den Aşdod ve Aşkelon şehirlerine fırlatılan roketler sadece demir ve barut değil, aynı zamanda onurun ve özgürlüğün yanan kıvılcımlarıydı. İsrail’in “tam zafer” söylemine, Gazze’nin “henüz bitmedi” cevabıdır bu. Peki, bu roketler ne anlama geliyor? Sadece teknik bir saldırı mı, yoksa çok daha büyük bir mücadelenin stratejik işareti mi?

Roket Atabilen Bir Gazze: Askerî Mucize

İsrail’in 6 aydan fazla süredir süren bombardımanları, Gazze'nin altyapısını yerle bir etti. Elektrik santralleri çalışmıyor, yakıt tedariki kesildi, yollar ve köprüler yok edildi, iletişim ağları sistematik biçimde çökertildi. Buna rağmen, Aşdod ve Aşkelon gibi yüksek güvenlikli şehirleri hedef alan roketler, teknik ve stratejik olarak çok önemli birkaç mesaj taşıyor:

  1. Yer Altı Savaş Ağı Hâlâ Ayakta: İsrail’in büyük iddialarla yok ettiğini duyurduğu tünel ağları, gerçekte hâlâ aktif. Bu tüneller sayesinde hem mühimmat taşınıyor hem de mobil füze rampaları korunuyor. Roketlerin farklı bölgelerden ateşlenmesi bunu doğruluyor.
  2. Üretim Süreci Devam Ediyor: Abluka altındaki bir şehirde, bu kadar uzun süreli savaşta roket stoğu korunamaz. Bu da yerel imalathanelerin hâlâ üretim yaptığına, parçaların el altından ulaştırıldığına işaret ediyor.
  3. İsabet ve Hedefleme Gelişmiş: Aşkelon’daki roketlerin şehir merkezine düşmesi, rastgele ateşlenmediklerini gösteriyor. Filistin direnişi artık sadece sayıya değil, nokta atış kabiliyetine de sahip.
  4. Demir Kubbe’nin Aşılması: İsrail'in hava savunma sistemi olan “Demir Kubbe”, bir kez daha zayıf karnını gösterdi. Yüksek yoğunluklu saldırılarda sistemin ya geciktiği ya da kapasiteyi aşamadığı görüldü. Bu durum, İsrail’in teknolojik üstünlük anlatısını da yerle bir ediyor.

Askerî Olarak Bir Zafer

Bu saldırılar, taktik düzeyde bir eylem gibi görünebilir. Ancak stratejik okuma yaptığımızda şunu görüyoruz: İsrail ordusu, mutlak kontrolü hedeflediği bir cephede hâlâ karşılık alıyor. Hâlâ siperlere roket düşüyor, hâlâ sirenler çalıyor, hâlâ askerler sığınaklarda bekliyor. Bu, açıkça askeri bir başarısızlık; öte yandan Gazze için bir zaferdir.

Uluslararası savaş doktrinlerine göre bir direniş hareketinin zafere ulaşması için üç temel şart vardır:

  • Süreklilik (operasyonel devamlılık),
  • Karşılık verebilme (askeri kapasite),
  • Psikolojik üstünlük.

El-Kassam Tugayları ve müttefikleri bu üçünde de başarı sağlamış görünüyor. Bu başarı, sadece füzelerin teknik gücüyle değil, bir halkın yokluklar içinde dahi umudu ve mücadeleyi nasıl ayakta tuttuğuyla ilgilidir.

Direnişin Destanı

Bugün Gazze'de yaşananlar, sadece bir jeopolitik çatışma değil, bir medeniyet sınavıdır. Roketlerin düştüğü anlarda bir halk yerin yedi kat dibinde çay içiyor, çocuklara ders anlatıyor, dua ediyor, mühimmat hazırlıyor, radyo yayını yapıyor. Bu, bir şehir değil, bir destan metni artık. Her bomba, her saldırı, her ölüm bu destanın bir satırına dönüşüyor.

Direnişin mantığı şudur: “Beni yok etmeye gelen güce, yok olmadan direnirsem, ben kazanmış olurum.” Gazze de bu mantığı pratiğe döküyor. Savaşın sonucunu sadece tank sayısı değil, insan iradesi belirler.

İsrail’in Boşlukta Kalan “Zafer” Söylemi

İsrail siyasetinde “Hamas yok edilene kadar durmayacağız” cümlesi ezber haline geldi. Ancak Hamas hâlâ füzeler fırlatabiliyorsa, hâlâ esir değişimi müzakere ediliyorsa ve hâlâ İsrail ordusu Filistinli milislerle çatışma yaşıyorsa, bu söylem kime ne inandırıcılık taşıyor?

Asıl soru şu: İsrail ordusu bir halkı sindiremeden, direnişi kıramadan, toplumsal belleği yok edemeden nasıl bir “tam zafer” ilan edebilir? Aksine, bu süreç İsrail’in hem diplomatik hem de askeri meşruiyetini daha da aşındırıyor.

Enkazın Altında Bile Ayakta Kalmak

Gazze'nin yeniden roket atabiliyor olması sadece bir askeri hareket değil, bir diriliş işaretidir. İsrail tüm askeri, siyasi ve medya gücüne rağmen bir halkı susturamadı. Bu sessizlik değil, çığlık. Bu teslimiyet değil, meydan okuma. Bu bir savaş değil, yeni bir dünya hayalinin manifestosu.

Bugün roketler Aşkelon’a düşerken, aslında İsrail’in “yenilmez ordu” miti yıkılıyor. Çünkü yenilmez olan tanklar değil, adalet için savaşan bir halkın iradesidir.