İsrail ve İran Geriliminde Füze Saldırıları: Gerçekler ve Propaganda
İsrail ve İran arasında yaşanan askeri gerilim İran'ın hipersonik füzeleri kullanarak İsrail’e gerçekleştirdiği saldırılarla zirveye ulaştı. Tel Aviv'in vurulması İsrail tarihinde bir ilk olduğu için dünya kamuoyunun bu manada da ilgisini çekti. Bu saldırıların İsrail üzerindeki etkisi askeri sorunların ötesinde ülkenin uluslararası ve bölgesel imajına da büyük bir darbe vurdu. Muhtemelen İsrail çok ağır bir geri saldırı yaparak bu imajını toparlamak isteyecektir.
Tel
Aviv'e Yapılan Saldırı ve Askeri Altyapı Üzerindeki Etkileri
İsrailkurulduğu
tarihten bu yana Tel Aviv'in böylesine açık bir şekilde vurulmasına hiç şahit
olmamıştı. Bu saldırıuluslararası düzeyde bir güç gösterisi olarak algılandı.
Özellikle Tel Aviv gibi bir şehrin hedef alınması İsrail'in
savunmasınınsorgulanmasına neden oldu. İran'ın hipersonik füze saldırıları ise
bu saldırıyı daha da dikkat çekici hale getirdi. Bu tür füzeler hızları
nedeniyle savunma sistemlerini aşarak kısa sürede hedefe ulaşabilmektedir.
İsrail'in bu füzelerin bir kısmını engellemede çaresiz kalması saldırının
gücünü artırdı. Üstelik füzelerin sembolik düşme görüntüleri de İsrail’i imaj
olarak yıktı.
Hipersonik
füzelerin yalnızca hızlarıyla tehdit oluşturan bir teknoloji olduğu
unutulmamalıdır. Bu füzeler nükleer başlık taşıma özelliğine sahip olsa da, bu
saldırıda nükleer bir başlık kullanılmamıştır. Yine de saldırının boyutu İran'ın
sahip olduğu askeri gücün ne kadar etkili olabileceğini gösterdi. İran gelecekte
bu tarz saldırılarını kademe kademe artırabileceğini de ima etmektedir. Zaten
İsrail ve müttefiklerini asıl endişelendiren husus budur.
İran'ın
Caydırıcılığı ve Bölgesel Gerilimler
Bu
saldırıİran'ın askeri gücünü göstermek adına gerçekleştirdiği en ciddi
eylemlerden biri olarak değerlendirilmektedir. İran'ın Nisan ayındaki
saldırılarından çok daha güçlü olduğu bilinen bu operasyon gelecekte daha büyük
saldırıların habercisi olabilir. İran'ın kullandığı hipersonik füzelerin hızıbu
tür bir saldırı karşısında Amerika ve diğer güçlerin vereceği tepkileri de
sınırlandırmaktadır. Bu hız nedeniyle füzelerin ateşlenmesinden hemen sonra
herhangi bir ülkenin savunması veya karşı saldırı için harekete geçirilmesi son
derece zordur. Bu hızdaki bir füzeyi durduramamış olmaları oldukça normal. İran
bu füzelere sahip olduğunu daha önce duyurmuştu ancak çok ciddiye alınmamıştı.
Tel Aviv’e düşen füzeler iyi bir füze tanıtımı oldu. Bu durum ilerleyen
süreçlerde İran'ın caydırıcılığını artıran önemli bir faktör olacaktır.
İsrail'in
Kayıpları ve Gizlilik Politikası
İsrail'in
imaj endişesi bu saldırıların etkilerini ve askeri kayıplarını saklama
stratejisi üzerine kuruludur. Özellikle geçmişte de benzer şekilde kamuoyuna
duyurulmayan askeri kayıplar yaşanmıştır. İsrail'deki bu tür olayların şeffaf
olmamasısaldırıların gerçek etkilerinin halk tarafından tam olarak görülmesini
engellememektedir. Örneğin Trump dönemindeİran'ın boş bir üssü bombaladığı
iddiası edilse dedaha sonra Amerikan medyası bu noktada ölen ve yaralanan
Amerikan askerlerinin olduğu ortaya çıkartmıştı. Bu, tek kaynaktan beslenen
İsraillilerin genelinin henüz bilmediği bir bilgidir çünkü İsrail devleti bu
tür bilgilerin yayılmasını engellemektedir.
İsrail
ordusu, Tel Aviv ve diğer hedeflerden toplanan füze saldırılarının paylaşılması
yasaklanmıştır. Bu durum, saldırıların gerçek patlamaları ve İsrail'deki
zararın gizlenmeye çalışıldığını ortaya koyuyor. Patlamamış birkaç füzenin
görüntülerini kullanarak ters propaganda yapılıyorancak onlarca füzenin
patlattığı ve ciddi hasara neden olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. İsrail'in bu
tür saldırılarda geçerli Gizlilik Politikasıuluslararası alanda imajını koruma
çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir.
İran'ın
Askeri Stratejisi ve Uluslararası Tepkiler
İran'ın
bu tür saldırılarınınbölgedeki diğer güçler ve küresel aktörler tarafından
nasıl değerlendirileceği önemli bir soru işaretidir. Amerika ve Rusya gibi
ülkelerin İran'a karşı alacakları pozisyonları merak edilirkenİran'ın ilerleyen
günlerinde daha büyük saldırılarla karşı karşıya kalabileceği öngörülmektedir. Çok
büyük ihtimale İsrailli karar alıcılar İsrail’in caydırıcılığını yeniden tesis
etmek için İran’a çok ağır saldırılar yapmayı planlıyorlar şu anda. Bununla
birlikte İran'ın İsrail'e yönelik bu saldırısıbölgedeki dengelerin
değişebilecek niteliktedir. Bölgedeki bazı devlet ve toplulukların İran'ın
askeri başarılarını küçümsemesi ise dikkat çekici bir başka noktadır. İran,
İsrail'e yönelik saldırıları nedeniyle bedel ödüyor ancak aynı zamanda İsrail'e
bedel ödetiyor. Bu noktada İran'ın faaliyetlerinin küçümsenmesi İsrail'in
propagandası olarak değerlendirilebilir.
Sonuç
İsrail
ve İran arasındaki gerilimaskeri strateji ve propaganda boyutlarıyla bölgesel
ve küresel etkilere neden olmaktadır. Her an bir dünya savaşına da girebiliriz.
İran'ın gerçekleştirdiği füze saldırılarıİsrail'in uluslararası imajını
sarsarkenbölgedeki dengeleri yeniden sıfırladı. İsrail’in muhtemel sert iki
ülke arasındaki mücadelenin gelecekte daha da güçlü devam edeceğine işaret
etmektedir.
**
NOTLAR
Gazze'de
sivil halkı katleden ve "12 yaşında bir kızı öldürdüm. Bebek arıyoruz ama
bebek kalmadı" sözleriyle gündeme gelen İsrail askerinin Hizbullah
pususunda öldürülen işgalci askerlerden biri olduğu ortaya çıktı.
“Sultanın
köpeği Sultandan daha tehlikelidir, çünkü Sultan ısırmaz ama köpeği
ısırabilir.” [Nizâmülmülk, Siyasetnâme]
İsrail
ve ABD, İran’ın fırlattığı balistik füzeleri düşürmek için yüz milyonlarca
dolarlık mühimmat harcadı İran vurmak için 20 milyon dolar harcarken İsrail en
az 700 Milyon dolarlık savunma yaptı. İsrail bir iki dakikada 1 milyar dolara
yakın para kaybetti
Hak, Adalet ve Direniş Üzerine:
Zalimlere Karşı Durmak
Dünya
zalimlerle dolduğunda adalet arayanların sesini yükseltmek bir farz haline
gelir. Bebeklerin çığlıkları ve annelerin feryatları arşa çıktığında aynı
dönemde yaşayan her insana direnmek farz haline gelir.
Bugün
Filistin topraklarında yükselen sesler, yalnızca bir coğrafyanın değil tüm
ümmetin ve insanlığın onur mücadelesidir. Gazze’deki kadınlar, çocuklar ve
yaşlılar hiçbir vicdanın kabullenemeyeceği zulümlere maruz kalırken İsrail
işgali altında hayat mücadelesi veriyorlar. Fakat bu mücadele sadece
Filistinlilerin değil, adaletin peşinde olan her insanın onur mücadelesidir.
Bir
tarafta İsrail'in acımasızca yürüttüğü bir savaş, diğer tarafta ümmetin
mazlumları. Kadınların ve çocukların katledildiği bir savaşı kazandığını
sananlar aslında büyük bir yanılgı içindedir. Tarih, masumları hedef alarak
kazanılan hiçbir zafer yazmamıştır. Gazze işte bu yanılgının en büyük
şahididir. Siyonist rejimin kadınları ve çocukları katletmesi onun zaferi değil
aksine en büyük yenilgisidir. Çünkü bu zulüm, Filistin halkının daha da
güçlenmesine, direnişin kök salmasına ve haklı mücadelenin bütün dünyaya
yayılmasına neden oluyor.
İsrail
acımasızca yürüttüğü bu savaşta masum sivilleri hedef alarak stratejik bir hata
yapıyor. Kadınları ve çocukları öldürerek savaşı kazanmayı düşünenler tarihin
en büyük yanlışını yapıyorlar. Savaş meydanlarında tanklar, uçaklar ve bombalar
olsa da insanın içinde büyüttüğü intikam ve adalet arayışı, hiçbir güçle
bastırılamaz. Gazze’de kaybedilen her bir can direnişi daha da güçlendirmekte
ve Filistin’in haklı mücadelesine olan inancı pekiştirmektedir.
Bugün
İsrail elindeki tüm imkânlarla Gazze’yi yok etmeye çalışıyor; ancak unuttukları
bir şey var: Adaletin sesi, tankların gücünü aşar.
Zalim
bir devlete sessiz kalmak bu zulmü onaylamaktır. İşte bu yüzden İsrail’i boykot
etmek, ekonomik, diplomatik ve kültürel her türlü ilişkiyi kesmek ümmetin
birliğinin ve adaletin simgesidir.
İsrail'i
boykot etmek yalnızca bir ekonomik eylem değil, bir inançtır. Bu inanç zulme
karşı durmayı, mazlumun yanında saf tutmayı gerektirir. Siyonist rejime karşı
duran her insan bu mücadeleyi sürdüren Filistin halkına omuz vermektedir.
Gazze’deki kardeşlerimiz kadınlar ve çocuklar zulme karşı dimdik ayakta
duruyorsa biz de bu mücadeleyi her alanda sürdürmeliyiz. Bu, bir İslam
davetidir.
Ümmet
bugün Gazze’deki bu direnişten ders almak zorundadır. Birlik olmadıkça zulüm
devam edecek, mazlumlar daha fazla acı çekecektir. Allah, müminlere bir arada
olmayı ve birlik içinde hareket etmeyi emretmiştir. Oysa bugün İslam coğrafyası
Filistin’deki kardeşlerinin yardımına yeterince koşamıyor. Bu acizlik ümmetin
en büyük yarasıdır. Ancak Filistin bu acizliğe rağmen ayakta durmayı başarıyor.
Çünkü Gazze, imanla, sabırla ve adaletle direnişini sürdürüyor.
Gazze,
yalnızca bir coğrafya değil, direnişin ve sabrın sembolüdür. Bu topraklarda
yıllardır süren mücadele Filistin halkının onur mücadelesidir. Zalimlere karşı
verilen bu direniş, sadece Filistin'in değil tüm insanlığın mücadelesidir.
Çünkü zulümle başa çıkmak, adaleti tesis etmek, insanlığın onurunu korumak her
Müslümanın sorumluluğudur. Bu savaş yalnızca bir coğrafya için değil insanlık
onuru için sürdürülüyor.
Gazze,
insanlığın dirilişine vesile olacak ve bir gün Siyonizm kıskacından kurtularak
insanlık özgürlüğüne kavuşacaktır. Bizler bu direnişi desteklemekle mükellefiz.
Unutmayalım ki, adaletin gerçekleşmesi için Allah’ın hükmü mutlaka tecelli
edecek ve zulüm altında inleyen her coğrafya bir gün özgürlüğüne kavuşacaktır.