202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sol)
202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sağ)

21 Ekim 2024

​İsrail ve İran Geriliminde Füze Saldırıları: Gerçekler ve Propaganda

İsrail ve İran arasında yaşanan askeri gerilim İran'ın hipersonik füzeleri kullanarak İsrail’e gerçekleştirdiği saldırılarla zirveye ulaştı. Tel Aviv'in vurulması İsrail tarihinde bir ilk olduğu için dünya kamuoyunun bu manada da ilgisini çekti. Bu saldırıların İsrail üzerindeki etkisi askeri sorunların ötesinde ülkenin uluslararası ve bölgesel imajına da büyük bir darbe vurdu. Muhtemelen İsrail çok ağır bir geri saldırı yaparak bu imajını toparlamak isteyecektir.

 

Tel Aviv'e Yapılan Saldırı ve Askeri Altyapı Üzerindeki Etkileri

 

İsrailkurulduğu tarihten bu yana Tel Aviv'in böylesine açık bir şekilde vurulmasına hiç şahit olmamıştı. Bu saldırıuluslararası düzeyde bir güç gösterisi olarak algılandı. Özellikle Tel Aviv gibi bir şehrin hedef alınması İsrail'in savunmasınınsorgulanmasına neden oldu. İran'ın hipersonik füze saldırıları ise bu saldırıyı daha da dikkat çekici hale getirdi. Bu tür füzeler hızları nedeniyle savunma sistemlerini aşarak kısa sürede hedefe ulaşabilmektedir. İsrail'in bu füzelerin bir kısmını engellemede çaresiz kalması saldırının gücünü artırdı. Üstelik füzelerin sembolik düşme görüntüleri de İsrail’i imaj olarak yıktı.

 

Hipersonik füzelerin yalnızca hızlarıyla tehdit oluşturan bir teknoloji olduğu unutulmamalıdır. Bu füzeler nükleer başlık taşıma özelliğine sahip olsa da, bu saldırıda nükleer bir başlık kullanılmamıştır. Yine de saldırının boyutu İran'ın sahip olduğu askeri gücün ne kadar etkili olabileceğini gösterdi. İran gelecekte bu tarz saldırılarını kademe kademe artırabileceğini de ima etmektedir. Zaten İsrail ve müttefiklerini asıl endişelendiren husus budur.

 

İran'ın Caydırıcılığı ve Bölgesel Gerilimler

 

Bu saldırıİran'ın askeri gücünü göstermek adına gerçekleştirdiği en ciddi eylemlerden biri olarak değerlendirilmektedir. İran'ın Nisan ayındaki saldırılarından çok daha güçlü olduğu bilinen bu operasyon gelecekte daha büyük saldırıların habercisi olabilir. İran'ın kullandığı hipersonik füzelerin hızıbu tür bir saldırı karşısında Amerika ve diğer güçlerin vereceği tepkileri de sınırlandırmaktadır. Bu hız nedeniyle füzelerin ateşlenmesinden hemen sonra herhangi bir ülkenin savunması veya karşı saldırı için harekete geçirilmesi son derece zordur. Bu hızdaki bir füzeyi durduramamış olmaları oldukça normal. İran bu füzelere sahip olduğunu daha önce duyurmuştu ancak çok ciddiye alınmamıştı. Tel Aviv’e düşen füzeler iyi bir füze tanıtımı oldu. Bu durum ilerleyen süreçlerde İran'ın caydırıcılığını artıran önemli bir faktör olacaktır.

 

İsrail'in Kayıpları ve Gizlilik Politikası

 

İsrail'in imaj endişesi bu saldırıların etkilerini ve askeri kayıplarını saklama stratejisi üzerine kuruludur. Özellikle geçmişte de benzer şekilde kamuoyuna duyurulmayan askeri kayıplar yaşanmıştır. İsrail'deki bu tür olayların şeffaf olmamasısaldırıların gerçek etkilerinin halk tarafından tam olarak görülmesini engellememektedir. Örneğin Trump dönemindeİran'ın boş bir üssü bombaladığı iddiası edilse dedaha sonra Amerikan medyası bu noktada ölen ve yaralanan Amerikan askerlerinin olduğu ortaya çıkartmıştı. Bu, tek kaynaktan beslenen İsraillilerin genelinin henüz bilmediği bir bilgidir çünkü İsrail devleti bu tür bilgilerin yayılmasını engellemektedir. 

 

İsrail ordusu, Tel Aviv ve diğer hedeflerden toplanan füze saldırılarının paylaşılması yasaklanmıştır. Bu durum, saldırıların gerçek patlamaları ve İsrail'deki zararın gizlenmeye çalışıldığını ortaya koyuyor. Patlamamış birkaç füzenin görüntülerini kullanarak ters propaganda yapılıyorancak onlarca füzenin patlattığı ve ciddi hasara neden olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. İsrail'in bu tür saldırılarda geçerli Gizlilik Politikasıuluslararası alanda imajını koruma çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir.

 

İran'ın Askeri Stratejisi ve Uluslararası Tepkiler

 

İran'ın bu tür saldırılarınınbölgedeki diğer güçler ve küresel aktörler tarafından nasıl değerlendirileceği önemli bir soru işaretidir. Amerika ve Rusya gibi ülkelerin İran'a karşı alacakları pozisyonları merak edilirkenİran'ın ilerleyen günlerinde daha büyük saldırılarla karşı karşıya kalabileceği öngörülmektedir. Çok büyük ihtimale İsrailli karar alıcılar İsrail’in caydırıcılığını yeniden tesis etmek için İran’a çok ağır saldırılar yapmayı planlıyorlar şu anda. Bununla birlikte İran'ın İsrail'e yönelik bu saldırısıbölgedeki dengelerin değişebilecek niteliktedir. Bölgedeki bazı devlet ve toplulukların İran'ın askeri başarılarını küçümsemesi ise dikkat çekici bir başka noktadır. İran, İsrail'e yönelik saldırıları nedeniyle bedel ödüyor ancak aynı zamanda İsrail'e bedel ödetiyor. Bu noktada İran'ın faaliyetlerinin küçümsenmesi İsrail'in propagandası olarak değerlendirilebilir.

 

Sonuç

İsrail ve İran arasındaki gerilimaskeri strateji ve propaganda boyutlarıyla bölgesel ve küresel etkilere neden olmaktadır. Her an bir dünya savaşına da girebiliriz. İran'ın gerçekleştirdiği füze saldırılarıİsrail'in uluslararası imajını sarsarkenbölgedeki dengeleri yeniden sıfırladı. İsrail’in muhtemel sert iki ülke arasındaki mücadelenin gelecekte daha da güçlü devam edeceğine işaret etmektedir.

 

**

NOTLAR

 

Gazze'de sivil halkı katleden ve "12 yaşında bir kızı öldürdüm. Bebek arıyoruz ama bebek kalmadı" sözleriyle gündeme gelen İsrail askerinin Hizbullah pususunda öldürülen işgalci askerlerden biri olduğu ortaya çıktı.

 

“Sultanın köpeği Sultandan daha tehlikelidir, çünkü Sultan ısırmaz ama köpeği ısırabilir.” [Nizâmülmülk, Siyasetnâme]

 

İsrail ve ABD, İran’ın fırlattığı balistik füzeleri düşürmek için yüz milyonlarca dolarlık mühimmat harcadı İran vurmak için 20 milyon dolar harcarken İsrail en az 700 Milyon dolarlık savunma yaptı. İsrail bir iki dakikada 1 milyar dolara yakın para kaybetti

 

 

Hak, Adalet ve Direniş Üzerine: Zalimlere Karşı Durmak

 

Dünya zalimlerle dolduğunda adalet arayanların sesini yükseltmek bir farz haline gelir. Bebeklerin çığlıkları ve annelerin feryatları arşa çıktığında aynı dönemde yaşayan her insana direnmek farz haline gelir.

 

Bugün Filistin topraklarında yükselen sesler, yalnızca bir coğrafyanın değil tüm ümmetin ve insanlığın onur mücadelesidir. Gazze’deki kadınlar, çocuklar ve yaşlılar hiçbir vicdanın kabullenemeyeceği zulümlere maruz kalırken İsrail işgali altında hayat mücadelesi veriyorlar. Fakat bu mücadele sadece Filistinlilerin değil, adaletin peşinde olan her insanın onur mücadelesidir.

 

Bir tarafta İsrail'in acımasızca yürüttüğü bir savaş, diğer tarafta ümmetin mazlumları. Kadınların ve çocukların katledildiği bir savaşı kazandığını sananlar aslında büyük bir yanılgı içindedir. Tarih, masumları hedef alarak kazanılan hiçbir zafer yazmamıştır. Gazze işte bu yanılgının en büyük şahididir. Siyonist rejimin kadınları ve çocukları katletmesi onun zaferi değil aksine en büyük yenilgisidir. Çünkü bu zulüm, Filistin halkının daha da güçlenmesine, direnişin kök salmasına ve haklı mücadelenin bütün dünyaya yayılmasına neden oluyor.

 

İsrail acımasızca yürüttüğü bu savaşta masum sivilleri hedef alarak stratejik bir hata yapıyor. Kadınları ve çocukları öldürerek savaşı kazanmayı düşünenler tarihin en büyük yanlışını yapıyorlar. Savaş meydanlarında tanklar, uçaklar ve bombalar olsa da insanın içinde büyüttüğü intikam ve adalet arayışı, hiçbir güçle bastırılamaz. Gazze’de kaybedilen her bir can direnişi daha da güçlendirmekte ve Filistin’in haklı mücadelesine olan inancı pekiştirmektedir.

 

Bugün İsrail elindeki tüm imkânlarla Gazze’yi yok etmeye çalışıyor; ancak unuttukları bir şey var: Adaletin sesi, tankların gücünü aşar.

 

Zalim bir devlete sessiz kalmak bu zulmü onaylamaktır. İşte bu yüzden İsrail’i boykot etmek, ekonomik, diplomatik ve kültürel her türlü ilişkiyi kesmek ümmetin birliğinin ve adaletin simgesidir.

 

İsrail'i boykot etmek yalnızca bir ekonomik eylem değil, bir inançtır. Bu inanç zulme karşı durmayı, mazlumun yanında saf tutmayı gerektirir. Siyonist rejime karşı duran her insan bu mücadeleyi sürdüren Filistin halkına omuz vermektedir. Gazze’deki kardeşlerimiz kadınlar ve çocuklar zulme karşı dimdik ayakta duruyorsa biz de bu mücadeleyi her alanda sürdürmeliyiz. Bu, bir İslam davetidir.

 

Ümmet bugün Gazze’deki bu direnişten ders almak zorundadır. Birlik olmadıkça zulüm devam edecek, mazlumlar daha fazla acı çekecektir. Allah, müminlere bir arada olmayı ve birlik içinde hareket etmeyi emretmiştir. Oysa bugün İslam coğrafyası Filistin’deki kardeşlerinin yardımına yeterince koşamıyor. Bu acizlik ümmetin en büyük yarasıdır. Ancak Filistin bu acizliğe rağmen ayakta durmayı başarıyor. Çünkü Gazze, imanla, sabırla ve adaletle direnişini sürdürüyor.

 

Gazze, yalnızca bir coğrafya değil, direnişin ve sabrın sembolüdür. Bu topraklarda yıllardır süren mücadele Filistin halkının onur mücadelesidir. Zalimlere karşı verilen bu direniş, sadece Filistin'in değil tüm insanlığın mücadelesidir. Çünkü zulümle başa çıkmak, adaleti tesis etmek, insanlığın onurunu korumak her Müslümanın sorumluluğudur. Bu savaş yalnızca bir coğrafya için değil insanlık onuru için sürdürülüyor.

 

Gazze, insanlığın dirilişine vesile olacak ve bir gün Siyonizm kıskacından kurtularak insanlık özgürlüğüne kavuşacaktır. Bizler bu direnişi desteklemekle mükellefiz. Unutmayalım ki, adaletin gerçekleşmesi için Allah’ın hükmü mutlaka tecelli edecek ve zulüm altında inleyen her coğrafya bir gün özgürlüğüne kavuşacaktır.