03 Aralık 2024

​İsrail ve Halep operasyonu: Yanıltıcı iddialar ve bölgesel gerçekler

 

Halep operasyonunun İsrail ile ilişkilendirilmesini bölgesel dinamikler ile beraber ele alalım. Ortadoğu’daki lojistik hatlar ve ittifak dengeleri dikkate alındığında bu tür bir bağın kurulması stratejik gerçekliklerle örtüşmemektedir. Halep’in lojistiği ağırlıklı olarak Irak-İran ekseni üzerinden sağlanmakta ve bu hattın İsrail’in kontrol alanı dışında olduğu açıktır.

 

Halep Lojistiği ve Bölgesel Ağlar

 

Halep, Suriye’nin kuzeyinde yer alan ve uzun süredir savaşın merkezinde bulunan bir şehir olarak bölgesel lojistik hatların kesişim noktasıdır. Irak-İran ekseni Halep’e ulaşan temel lojistik hattı oluşturmaktadır. Bu hat İran sınırından başlayarak Irak üzerinden geçmekte ve Suriye’nin doğusuna uzanmaktadır. Halep’in lojistik desteği genellikle bu hat üzerinden sağlanmakta olup Şam üzerinden kuzeye doğru yönelen alternatif bir hat da bulunmaktadır.

 

İsrail’in Halep üzerindeki etkisi ise oldukça sınırlıdır. İsrail, Golan Tepeleri üzerinden sınırlı operasyonel faaliyetler yürütebilmekte ve Suriye’nin güneyindeki bölgelerde etkili olmaktadır. Ancak Halep İsrail’in operasyonel menzilinin ötesinde bir noktada yer almakta ve lojistik açısından tamamen farklı eksenlere bağlıdır. Ayrıca Hizbullah ve İran destekli milislerin Halep çevresindeki faaliyetleri son altı aydır büyük ölçüde azalmış durumda. Bu da İran’ın bölgedeki etkisini sınırlandırmaktadır.

 

Rejimin Çöküşü ve İsrail’in Stratejik Pozisyonu

 

Bazı analizler Suriye rejiminin tamamen çökmesi durumunda İsrail’in bölgede geniş bir alan kazanacağı iddiasını öne sürmektedir. Ancak bu sahadaki gerçekliklerle bağdaşmamaktadır. Suriye rejimi zaten uzun süredir ülke geneline yayılan bir kontrol kapasitesine sahip değildir. Özellikle Halep ve çevresi rejimin etkisinin en zayıf olduğu bölgelerden biridir.

 

Suriye ordusu 2011’den bu yana ciddi bir erozyona uğramış ve operasyonel kapasitesinin büyük bir kısmını kaybetmiştir. Rejimin ordusu neredeyse tamamen İran ve Rusya destekli milis güçlerine bağımlı bir hale gelmiştir. Bu durum İsrail’in bölgede genişleme fırsatı bulacağına dair iddiaları geçersiz kılmaktadır. Zira İsrail zaten uzun süredir Suriye’den gelen tehditlere karşı kayda değer bir askeri cevap almadığı gibi rejimin saha üzerindeki kontrol eksikliği İsrail’e karşı tehdit oluşturacak bir durum yaratmamaktadır.

 

Hizbullah ve Hamas’a Yönelik Baskılar

 

Halep operasyonunun başka bir boyutu da Hizbullah ve Hamas gibi aktörlere yönelik baskılarla ilişkilidir. İran’ın yönlendirmesiyle hareket eden Suriye rejimi uzun süredir İsrail karşıtı gruplara yönelik ciddi bir desteği olmadığı gibi bazı engellemeler de yapıyordu. Örneğin Hamas’ın lojistik desteği ve nakil hareketliliği Suriye rejimi tarafından ciddi şekilde kısıtlanmıştır. Bu mevcut durum rejimin İsrail karşısındaki pasif duruşunun bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

 

Hizbullah’ın Halep çevresindeki varlığı ise son yıllarda büyük ölçüde azalmıştır. İran ve Hizbullah’ın bölgedeki etkinliği bölgesel dengeler nedeniyle sınırlı bir hale gelmiştir. Bu durum Suriye rejiminin İsrail karşıtı mücadelede bir aktör olmaktan uzak olduğunu bir kez daha göstermektedir. Sosyal medyada çeşitli konuşmaların videolarının değiştirmeyeceğini bir hakikat bu. Suriye rejiminin bu hali ile İsrail'e zarar değil fayda verdiği aşikar.

 

Coğrafi Gerçekler ve Stratejik Öncelikler

 

Harita üzerinden değerlendirildiğinde ise Halep ve çevresindeki lojistik ve askeri hareketlilik ağırlıklı olarak Irak, İran ve Suriye’nin doğu eksenine dayanmakta ve İsrail’in etki alanından bağımsız bir şekilde gelişmektedir. İsrail’in Golan Tepeleri üzerinden etkisi Şam’ın güneyi ve Kuneytra gibi bölgelerle sınırlı kalmaktadır. Dolayısıyla Halep operasyonunun askeri açıdan İsrail ile ilişkilendirilmesi yanıltıcı bir analizden öteye geçmemektedir.

 

En Fazla Kim Kazanır?

 

Ancak bu operasyonun ve iç savaşın devam etmesi ise bütün bir felaketle sonuçlanacaktır. Suriye’deki iç savaşın ve iç kargaşanın yıllarca devam etmesi bölgede yalnızca istikrarsızlık ve insani trajediler yaratmakla kalmayacak aynı zamanda en fazla İsrail’in stratejik çıkarlarına hizmet edecektir. İç savaşın uzaması bölgedeki enerji kaynaklarının, askeri kapasitenin ve insan gücünün sürekli olarak tüketilmesi anlamına gelir. Bu durum, hem bölgesel aktörleri yıpratacak hem de İsrail’i en büyük kazanan konumuna getirecektir.

 

On Yıllık Bir Çatışma Senaryosu

 

Eğer Suriye’deki savaş on yıl daha devam ederse bu durum şu temel sonuçları doğurabilir:

 

                1.            Enerji ve Ekonomik Kaynakların Tükenmesi:

 

Suriye, savaşın başlamasından bu yana petrol, doğalgaz ve tarım gibi temel kaynaklarını kullanma kapasitesini büyük ölçüde kaybetmiştir. Çatışmaların uzaması sadece Suriye’nin değil bölge ülkelerinin de ekonomik kaynaklarının tükenmesine neden olacaktır. İsrail ise bu süreçte kendi kaynaklarını koruyarak ve dış yatırımları artırarak ekonomik avantajını sürdürebilir.

 

                2.            İnsan Gücü ve Göç Krizi:

 

Savaşın devamı Suriye’de daha fazla insanın göç etmesine, mülteci krizinin büyümesine ve komşu ülkelerin sosyal dengelerinin bozulmasına yol açacaktır. Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi ülkeler milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaparak büyük bir yük altına girmişken İsrail bu krizden tamamen uzak durarak stratejik avantaj sağlamaktadır.

 

                3.            Askeri Yıpratma ve Bölgesel Aktörlerin Güç Kaybı:

 

Suriye’deki çatışmalar İran, Türkiye ve Rusya gibi bölgesel aktörlerin askeri ve ekonomik olarak yıpranmasına neden olmaktadır. Sürekli bir çatışma durumu bu ülkelerin enerji ve kaynaklarını tüketirken İsrail’e bölgesel rekabetten uzak kalma ve savunma politikalarını güçlendirme fırsatı tanır.

 

İsrail’in Stratejik Avantajları

 

İsrail, Suriye’deki iç savaşın sürmesinden doğrudan fayda sağlamaktadır. Uzayan bir çatışma bölgedeki tüm aktörlerin zayıflaması ve İsrail’in tehdit algısını minimize etmesi anlamına gelir. Özellikle Golan Tepeleri’nin çevresindeki güvenlik çemberi çatışmaların güneyde yoğunlaşmasıyla daha da pekişmektedir. İç savaş ayrıca Arap dünyasının Suriye konusunda birleşmesini engelleyerek İsrail’in bölgesel izolasyonunu azaltmaktadır. 

 

Filistin Meselesinin Gölgelendirilmesi

 

Suriye savaşının uzaması Filistin meselesini uluslararası gündemden uzaklaştırarak İsrail’in işgal politikalarını rahatça sürdürmesine olanak tanıyor. Dünya kamuoyunun dikkati Suriye’deki insani krizlere odaklanırken İsrail’in soykırım  politikaları ve insan hakları ihlalleri göz ardı edilmektedir.

 

Çatışmanın Uzaması İsrail’i Güçlendirir

 

Suriye’deki savaşın ve iç kargaşanın on yıl daha sürmesi bölge için telafisi zor bir yıkım anlamına gelir. Bu süreç milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine veya yerinden edilmesine, ekonomik kaynakların tüketilmesine ve askeri kapasitelerin tükenmesine yol açacaktır. Ancak bu tablonun kazananı elini kirletmeden izleyen İsrail olacaktır.

 

İsrail, bu kaostan faydalanarak bölgede bir güç boşluğunun oluşmasını engellemek yerine bu boşluğun sürekli hale gelmesini isteyecektir. Bu nedenle bölgesel aktörlerin çatışmaları durdurmak ve istikrarlı bir barış sürecini başlatmak için daha fazla sorumluluk alması gerekmektedir. Aksi takdirde İsrail için bir “stratejik zafer” olarak tanımlanabilecek bu durum bölgenin geri kalanını daha da karmaşık ve istikrarsız bir sürece sürükleyecektir.