İslam Dünyasının Sessizliğinin Anatomisi
Gazze’de her şey açık: Çocuklar ölüyor, bir İslam yurdu gözümüzün önünde işgal ediliyor, algoritmalar hedef seçiyor, sistemler yok ediyor. İsrail, tarih boyunca görülmemiş bir dijital soykırım modelini adım adım uyguluyor. Buna artık ne savaş ne de çatışma denebilir. Bu, yaşayan bir halkın kodlarla silinmesidir.
Ama daha çarpıcı olan, bu barbarlık karşısında İslam dünyasının içine
düştüğü ölümcül sessizliktir.
“Silahlı Cihat Farzdır” Denildi — Ne Oldu?
Dünya Müslüman Âlimler Birliği geçtiğimiz günlerde, lafı dolandırmadan
konuştu.
“Silahlı cihat farzdır” dedi.
“İttifak kurun, İsrail’i kuşatın, petrol akışını kesin, hava sahasını
kapatın” dedi.
Türkçeye tam çevirisini kendisi de bu birliğin üyesi olan kıymetli Recep Songül
abinin yaptığı bu fetva, modern İslam tarihinin en net fetvasıydı.
Ve sonra ne oldu?
Hiçbir şey.
Bazı ülkeler duymamış gibi yaptı, bazıları "endişeyle takip
ediyoruz" cümlesine sığındı, bazılarıysa Gazze’nin üzerine yağan
bombalarla birlikte kendi onurlarını da gömdü.
Sessizliğin Finansal Şifresi
Bugün İslam ülkeleri sessiz çünkü çoğu, bu savaşın sermaye zincirine
eklenmiş durumda.
Bir zamanlar Filistin davası için inisiyatif alan ülkelerin petrodolarları,
bugün İsrail’in teknoloji şirketlerine yatırım olarak geri dönüyor.
BAE’nin EDGE Group’u, İsrail’in yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri üreten
şirketlerine doğrudan finansman sağlıyor.
Gazze’de çocuklar bu yazılımlarla öldürülüyor.
Ama o yazılımların yatırımcı listelerinde, bir zamanlar Kudüs için nutuk
atan ülkelerin imzaları var.
Bu sadece ihanet değil; bu, inkâr edilemez bir suç ortaklığıdır.
Cihat Unutuldu, Konfor Kurumsallaştı
İslam dünyasında artık dua edilen hutbeler var, ama hiçbir diplomatik risk
alınmıyor.
Cihattan söz eden bildiriler var, ama hiçbir ambargo uygulanmıyor.
Gazze’de şehit düşen çocukların adları anılıyor, ama onların katillerine
yazılım satan ülkelere fuarlar düzenleniyor.
Bu, suskunluk değil; bu, kurumsallaşmış korkaklıktır.
Ve evet, korkaklık artık bir diplomasi biçimi, bir yatırım
stratejisi, bir dış politika vizyonu haline geldi.
Ya Bugün Değilse, Ne Zaman?
Gazze’de bugüne kadar 20 bin çocuk öldü.
135 gazeteci hedef alındı.
350’den fazla sağlık çalışanı hayatını kaybetti.
BM’ye göre bu, “dünyadaki en büyük çocuk mezarlığı” haline geldi.
Ve hâlâ hiçbir İslam ülkesi İsrail’le diplomatik bağını kesmedi.
Hiçbir enerji akışı durdurulmadı.
Azerbaycan’dan gelen yakıt ülkemizden geçerek 1.27’ye İsrail’e sorunsuz
gidiyor.
Hiçbir hava sahası kapatılmadı.
Hiçbir liman, silah taşıyan gemilere engel olmadı.
O zaman soralım:
Eğer bu tablo karşısında susulacaksa, ne zaman konuşulacak?
Mescid-i Aksa yıkıldığında mı?
Kudüs düştüğünde mi?
Her Filistinli öldüğünde mi?
Bu Sessizlik Tarafsızlık Değil, Saf Belirlemektir
Unutmayalım: Sessizlik de bir tutumdur.
Ve bugünün sessizleri, yarının sanıklarıdır.
Tarihin terazisinde en ağır gelen şey, zulmün yanında değil, karşısında
duramayanların utancıdır.
Bugün İslam dünyası sadece Gazze’yi değil, kendi duruşunu, ahlakını,
hakikat iddiasını da kaybetmek üzere.
Çünkü bu çağda artık “taraf olmamak” diye bir şey yok.
Ya direnişin yanındasın
Ya da yapay zekâ ile işlenen katliamın sessiz ortağısın.