İsimlerini Değiştirerek Tarihi Değiştirebileceklerini Sandılar
İsrail’in kuruluş hikâyesi sadece toprak gaspı, sürgün ve işgal üzerinden okunamaz; aynı zamanda bir kimlik mühendisliği sürecidir. Siyonist ideoloji Filistin topraklarına gelen yüz binlerce göçmeni “tek bir millet” potasında eritmek için sadece köyleri ve şehirleri değil, insanların isimlerini de değiştirmeyi zorunlu kıldı. Çünkü isim, insanın kökenini, hafızasını ve tarihini taşır. İşte İsrail, bu hafızayı silmek, diaspora köklerini unutturmak için sistemli bir İbranileştirme politikası uyguladı.
Bugün
İsrail’in başbakanı olan Benjamin Netanyahu’nun hikâyesi bunun tipik örneğidir.
Doğduğunda adı Benjamin Mileikowsky idi. Ailesi Polonya’dan göçmüştü. Daha
sonra soyadını “Netanyahu” yaptı; “Tanrı’nın verdiği” anlamına gelen bu isim,
yeni kurulan devletin ideolojik beklentilerine uygun görülmüştü. Mileikowsky’yi
saklayan, Netanyahu’yu öne çıkaran şey sadece bir aile tercihi değil, işgalci
devletin ulusal proje dayatmasıydı.
Aynı
yöntemle, İsrail’in kurucu lideri David Ben-Gurion da Polonya kökenli David
Grün’den dönüştürüldü. Yine Ukrayna doğumlu Golda Mabovitch, İsrail’in “demir
leydisi” olduğunda kendisine daha görkemli bir isim buldu: Golda Meir – “ışık
saçan”. Levi Shkolnik, “üzüm salkımı” anlamına gelen Levi Eshkol oldu. Szymon
Perski, daha İbranice ve daha sert tınlayan Shimon Peres ismini aldı. Ariel
Scheinermann, toprakla özdeşleşen Ariel Sharon’a dönüştü. Ehud Brog, savaş
meydanlarında çakan Ehud Barak (şimşek) olarak anıldı. Hatta yeraltı örgütü
liderlerinden Yitzhak Jazernicki, kimliğini gizlemek için kendine “sert taş”
anlamına gelen Yitzhak Shamir adını seçti.
Bu
isim değişiklikleri masum bir tercih değildir. Onlar için isim, Filistin’deki
işgali meşrulaştırmanın, yeni bir “yerlilik” inşa etmenin aracıydı. Diasporanın
izlerini silip, kendilerini bu toprağın kadim sahibi gibi göstermek için
isimleri değiştirdiler. Oysa Filistin halkının binlerce yıllık köy isimlerini,
şehirlerini, zeytinliklerini, camilerini ve kiliselerini gasp etmekle
yetinmediler; kendi geçmişlerini de inkâr ettiler.
Bugün
Netanyahu’nun Mileikowsky olduğunu hatırlamak, Ben-Gurion’un aslında Grün
olduğunu bilmek, Meir’in Mabovitch olduğunu söylemek sadece bir ayrıntı
değildir. Bu gerçekler bize şunu hatırlatır: İsrail, adını değiştirdiği gibi
hakikati de değiştirmeye çalıştı. Ama ne isimler ne de sloganlar işgalin
gerçeğini gizleyebilir.
Filistin
halkı kendi toprağında, kendi adıyla, kendi kimliğiyle yaşam mücadelesi
verirken; işgalciler yeni kimlikler icat ederek var olmaya çalışıyor. Bir gün
Mileikowsky ismini taşıyan torunlar bile, Filistinlilerin hafızasında
Netanyahu’dan çok daha güçlü bir şekilde hatırlanacak: İşgalin sahte maskeleri
düşecek, geriye sadece hakikat kalacak.