Hayatımı değiştiren bir müftünün portresi
-Her kim hayata dokunur, adı dillerde okunur-
Diyanet İşleri Başkanlığının her biri bir din
gönüllüsü olan fedakar, vefakar ve cefakar din görevlilerinin görev yerlerinde
sundukları örnek ve özgün din hizmetlerini ekrandan insanlığın istifadesine
sunulduğu adı ve muhtevası fevkalade anlamlı bir program yayınlanıyor Diyanet
Televizyonunda “Hayata Dokunanlar”
Programı ilgi ve dikkatle izlediğinizde şu cümleyi
kurmaktan kendinizi alamıyorsunuz.
“Ezan okumak, namaz kıldırmak, vaaz etmek. Bunlar
bizi din görevlisi kılar. Bu hizmetleri aşk ve azimle sunarak dünyayı okumak, insanı
okumak, onun hayatına dokunmak, yüreğini
dokumak ise bizi görevlisi olduğumuz
dini mübin-i islamın gönüllüsü mertebesine yükseltir.’’
Din hizmetlerine bu zaviyeden sarf-ı nazar
edildiğinde yapılacak şeylerin özeti şudur:
‘’Çalınmadık kapı, sıkılmadık el, girilmedik gönül
bırakmamak için gece gündüz demeden gayret göstermek.’’
İşte bu ulvi
gayeye vasıl olabilenlerin akıbet ve mükafatı:
‘’Her kim ki hayata dokunur adı dillerde okunur’’
-BİR MÜFTÜ DOKUNDU HAYATIM DEĞİŞTİ-
Yüzde 95 görme
engelli bir din hizmetleri uzmanı olarak engelsiz bir din hizmetine
mütevazi bir katkıda bulunmak adına bu hikayeyi mutlaka yazmalıydım.
Hikayenin öznel oluşu mesajlarının nesnel oluşuna
asla engel olmamalı. Dün aşanmış güzellikleri bugün yazmak, yarın
yazılacak güzellikleri yaşamanın mukaddimesi değil midir?
Evet , bir müftü dokundu, hayatım değişti. Geldi,
gördü, aradı, buldu, emek verdi,her daim yanımda durdu, elimden ve yüreğimden tuttu,
beni arabesk kültürünün isyankar bir üyesi olmaktan kurtarıp, hademe-i hayrat
kervanının bahtiyar yolcularının arasına kattı.
Peki bu hayat kahramanım kimdi? Ne yaptı? Nasıl
yaptı? Yüzde 95 görme engelli bir öğrencinin önündeki engelleri nasıl kaldırdı?
Yazarının Diyanet Dergisi gibi bir
dergide mutlaka yayınlanması gerektiğini düşünerek kaleme aldığı bir müftünün
engellerin kalkmasındaki rehberliğinin kodları nelerdi?
HAYATIMIN TANIŞMASI
Bilgi, eğitim ve iletişim teknolojisinin bugün
geldiği durumdan hayli geride olduğu engelli
okur yazarlığının yüzde 2’lerde seyrettiği 90’lı yıllar. Yeni ilçe olan
AYDINCIK ilçesinin çiçeği burnundaki
kurucu müftüsü bugün emektar bir müftü olarak İzmir’de yaşamakta olan Ağrı Doğubeyazıtlı Latif Topçu hocam. Bendenizde o yıllarda daha henüz
ilkokul öğrencisiyim. Dünyaya geldiğim köyde maddi imkanlar son derece sınırlı.
Merhum babam beni doktor doktor gezdirmekten deyim yerindeyse sıfırı tüketmiş. Köyde görme engelli bir
insana rehberlik edecek okumuş, yazmış ,başarmış kimse yok. Kafam hayli
karışık, geleceğe dair kurduğum bir hayalim bile yok. Yüzde 95 görme engelli
bir kişi ne okur, nerede okur, nasıl okur, hangi meslekleri icra edebilir?
Bütün bu soruların cevabı koskoca bir
hiç. İşte tam bu atmosferde köyümüze gelen kaymakamımız ile müftümüz okulumuza da bir ziyarette
bulunuyorlar. Ne olduysa işte bu ziyarette oluyor.
Müftümüz Latif Topçu hocam o anda arkadaşlarımın
arasından beni önce keşfediyor, sonra da fethediyor.
“Evladım’’diyor hafız olmak ister misin?”
Ben bu soruya şu soruyla karşılık veriyorum: ”Hafızlık
nedir hocam”
-“Kur’an-ı Kerim’in tümünü ezberlemektir evladım”
-“Yaa öyle mi hayret. Kur’an-ı Kerim’in tümü nasıl
ezberlenir hocam?”
-“ALLAH yardım eder sende gayret gösterirsen ezberlersin evladım”
-“Şey.. Ama ben görme engelliyim. Hafız olabilir miyim?”
-“Tabiki evladım. Şu anda İstanbul Beyazıt camiinin
müezzini de görme engellidir. Görme engellilerden süper hafız olur. Okulunu
bitirince yanıma gel, inşallah seninle yakından ilgilenecek, seni iyi bir hafız
ve din görevlisi olarak yetiştireceğim”
Elinden tutularak yüreğine umut aşısı yapılmış biri olarak artık
kim tutabilirdi beni? İşte o an niyet ettim ALLAH rızası için hafız olmaya..
HAFIZLIK ENGEL TANIMAZ
O günkü şartlar itibari ile benim hafız olmam
neredeyse imkansızdı. Ancak hocamın aşkına bende azimle mukabele ettim, böylece
hafızlığın önündeki engeller birer birer kalktı.
BÜYÜK FEDAKARLIK
Görme engelli olmam münasebeti ile Latif Topçu hocam
benimle çok yönlü olarak özel ilgileniyordu. Kendisini adeta bana adamıştı.
Yeni bir ilçede onca iş varken o bütün enerjisini adeta beni önümdeki engelleri
kaldırmaya teksif etmişti. Her gün ezberleyeceğim sayfaları kendi sesi ile
kasetlere okuyor, bende onun sesinden o sayfaları ezberlemeye çalışıyordum.
Üstelik kendisi hafız bile değildi. Aradan 30 yıl
geçti, hocamın o güzel sesi hala kulaklarımda çınlar durur.
ANLAMLI İNCELİK
Latif Topçu Hocamın bir müftü olarak rehberliği
sadece hafızlıkla sınırlı değildi elbette. Kerim kitabın anlamı, ahkamı ve
ahlakı ile fakiri hemhal kılmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Hiçbir
fedakarlıktan kaçınmadı. Her ders sonunda karşısına oturtur, o günkü okuduğumuz
cüzdeki o günkü çocuk aklımla anlayabileceğim ayetlerini tane tane anlatırdı. O
günlerde anlattığı Kur’an kıssalarını hala dinliyor gibiyim. Kendisi ile her
buluşmamızda mutlaka birşeyler anlatırdı. Hergün bir konu belirler, o konu ile
ilgili ne kadar ayet, hadis, hikaye ve hatıra varsa hepsini bir bir anlatırdı.
Önemli bir emaneti sahibine biran önce teslim etmenin heyecanı ve sorumluluğu adeta
yüzünden okunuyordu. Ben o yıllarda yaşım gereği hocamın bu hassasiyetinin
farkında bile değildim. Hatta hocam konuşmasını bitirse de bir an önce çıkıp
biraz dolaşıp oynasam diye düşündüğümde çok olmuştur. Hocam birgün bana öyle
bir şey söyledi ki o sözün anlamı her geçen gün büyüyor, genişliyor.
“Evladım” dedi. “Yanlış anlama bak sen görme
engellisin. İleride istediğin yere gidip dilediğin eğitimi alamayabilirsin.Ben
burada sana bir Müslüman ve bir din görevlisine hayat boyu lazım olacak
bilgiler veriyorum. Belki sen benim bu konuşmalarımdan bugün sıkılıyor olabilirsin.
Fakat sen benim söylediğim her şeyi
kelimesi kelimesine ezberliyorsun. Bugün bu ezberlediğin şeyleri yarın anladığında
bana çok dua edeceksin”
Evet. Hocamın dün zihnime attığı bilgi ve hikmet tohumları bugün yeşerip dallanıp, budaklanıp
meyveye durdukça onu daha iyi anlıyor, kendisine daha çok dua ediyorum.
İNŞAATTA İŞÇİ, MUTFAKTA AŞÇI
Latif Topçu
hocam büyük gayelerin adamı olan sıra dışı bir müftüydü. O yıllarda, o kıt
imkanlarla yapımına rehberlik ettiği 3 katlı Kur’an kursu hala dimdik ayakta.
Aydıncık halkı Latif hocanın bir müftü olarak o kursta yer yer bir işçi gibi
çalıştığından hayranlıkla bahseder. Hemşehrilerim hocamızın işçiliğine şahit
olmuşlar, bende öğrenciliğimde onun aşçılığına şahit oldum. Yeri geldiğinde
Kur’an Kursu öğrencilerine yemek yapan bir müftü portresi. Örnek müftü nasıl
olmalı? sorusuna verdiğim esaslı bir cevap olarak hafızamda durmakta. Elbette
Latif Topçu hocamın bana ve memleketime olan hizmetleri bu kadarla sınırlı değil. Okuduğunuz satırlar, hayatı
sıra dışı bir müftünün portresi isimli bir kitabın muhtevasına kafi gelecek
bilge bir müftünün engellerin aşılmasında sergilediği örnek olası rehberliğine
mütevazi bir vefa denemesidir.
Biliyorsunuz vefa ile vefat arasında sadece bir
harflik bir mesafe vardır. Ez cümle, ben ne yapabilirim ki, demiyelim.
Gücümüz nispetinde insana ve hayata dokunmayı
deneyelim.