02 Aralık 2024

​Gazze'de tarihin tekerrür eden yüzü

Sömürgeciliğin Karşısında Direniş ve Mücadele

 

Tarih boyunca sömürgeciliğin ve işgalin pençesinde kalan halklar özgürlük ve bağımsızlık uğruna büyük bedeller ödemiştir. Fransız sömürgeciliği altındaki Cezayir'den Nazi işgali altındaki Sovyetler Birliği'ne pek çok toplum kendi topraklarında yabancı güçlere karşı ayakta kalma mücadelesi vermiştir. Bugün ise benzer bir mücadele Filistin halkının İsrail işgaline karşı direnişi üzerinden devam etmektedir. Cezayir ve Sovyetler Birliği'nin acı dolu direniş tarihinden yola çıkarak Filistin halkının direnişine karşı yöneltilen teslimiyet çağrılarını ele alacağız.

 

Cezayir'in Sömürgecilik Karşısında Direnişi

Fransız sömürgesi altında geçen 132 yıl boyunca Cezayir halkı vahşi bir baskı ve asimilasyon sürecine maruz kaldı. Tarihi kayıtlara göre sömürgeciliğin ilk 30 yılı içinde Fransız ordusu üç milyon Cezayirliden bir milyonunu katletti. Yani ülke nüfusunun 3’te 1’i şehit edildi. Bu acımasız işgal barışçıl bir boyun eğme değil zorlu bir direnişle sona erdi. Cezayir halkı bağımsızlığına kavuşana kadar büyük bedeller ödedi. Ne var ki bazı çevreler işgal sürecinde dahi teslimiyeti ve boyun eğmeyi bir seçenek olarak savundu.

 

Nazi İşgali Altındaki Sovyet Direnişi

 

Benzer şekilde Nazi Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ni işgali de tarihte derin yaralar bırakmıştır. Sivil ve askeri olmak üzere milyonlarca Sovyet vatandaşı hayatını kaybetmiştir. Nazi kamplarında yaşanan kıtlık, zorunlu göç ve insanlık dışı uygulamalarla birlikte Sovyet halkı ağır bir bedel ödemiştir. Ancak bu zorbalık karşısında teslimiyetin değil direnişin sesi yükselmiştir. Teslim olmanın onur kırıcı bir seçenek olduğu bu dönemde de bazı çevreler  “Belki de Nazilere boyun eğmeliydik” düşüncesini dillendirmiştir. Oysa halkların direnişi işgalciye karşı mücadele etmenin gerekliliğini her zaman vurgulamıştır.

 

Vazgeçiş Mi, Yoksa Devam Mı?

 

Günümüzde benzer bir yaklaşım Filistin meselesinde de karşımıza çıkmaktadır. Filistinlilere yönelik "yenilginizi kabul edin" şeklindeki çağrılar İsrail işgali karşısında boyun eğme talepleri olarak görülmektedir. Ancak bu tür çağrıların temelinde Filistin'in uğradığı tarihi acılar ve direnişin anlamı göz ardı edilmektedir. Filistin halkı yaşadığı trajediyi "Nekbe" yani büyük felaket olarak anarken bu felaketin ardından herhangi bir hak iadesi görmemiştir. Sürgün, yıkım ve kayıplarla dolu yıllar Filistin halkının kaderini şekillendirmiştir.

 

İsrail’in Sömürgeci Doğası ve Filistinlilere Teslimiyet Çağrıları

 

Siyonist projenin temelinde yer alan yayılmacı politika Filistin halkının varlığını yok sayma amacını taşımaktadır. İsrail’in kurucusu David Ben-Gurion’un geçmişte yaptığı konuşmalar ve bugünün bütün İsrailli idarecilerin yaptığı konuşmalar ve İsrail devletinin fiili uygulamaları Filistinlilerin zorla yerinden edilmesine karşı ahlaki bir sorumluluk taşımadıklarını gösteriyor. Bu zihniyet İsrail’in günümüzde de sürdürdüğü işgalci politikanın kökeninde bulunmaktadır. Filistinlilerin kimliklerini ve haklarını reddeden bir yapı karşısında bu halktan teslimiyet beklemek onların tarih boyunca direnişle örülen kimliklerini yok saymak demektir.

 

Filistin Direnişi ve Gazze'nin Kararlılığı

Gazze Şeridi büyük güçlerin dayanamayacağı zulümlere karşı direnişin en sembolik yerlerinden biridir. Nekbe'den bu yana süregelen baskılar, kuşatmalar ve apartheid sistemi bu halkın kimliğini ve direncini daha da güçlendirmiştir. Gazze halkı geçmişte olduğu gibi bugünde sürgün ve yerinden edilme tehdidi karşısında direnmeye devam etmektedir. Filistin halkına teslimiyet çağrısı yapmak onların yıllar içinde şekillenen direniş ruhunu göz ardı etmektir.

 

Direniş mi, Teslimiyet mi?

 

İsrail’in Filistinlilere dayattığı boyun eğme politikası yalnızca bu halkın tarihsel mücadelesine aykırı değil aynı zamanda onların onurlu varoluşlarını da hedef alan bir stratejidir. Bugün Filistin halkı küresel çapta bir dayanışmanın sembolü haline gelmiştir. Direnişleri sadece topraklarını savunmakla sınırlı değil; insan onurunu koruma mücadelesidir. Teslimiyeti erdem olarak yücelten ve direnişi ahlaksızlık olarak niteleyen zihniyete karşı Filistin halkının direnci bir umut ışığı olmaya devam edecektir.