vakıf katılım sol
vakıf aktılım sağ 1

04 Ekim 2025

Gazze'de Akan Kanı Kim Durduracak?

Gazze’de akan kan sadece kurşunların ve bombaların düştüğü yerlerden akmıyor. Bu kan aynı zamanda uluslararası vicdanın ve İslam ümmetinin tutuklanan vicdanından akıyor.

Avrupa sokaklarında yükselen öfke tarihsel bir kırılmadır. Liman işçileri gemileri durduruyor. Öğrenciler kampüsleri işgal ediyor. Parlamento salonlarında Filistin bayrakları dalgalanıyor. Bu cesur itiraz insanlık onurunun yeniden inşasıdır. Ancak aynı zamanda büyük bir utanç da ortaya koyuyor. Çünkü ümmetin başkentleri sessiz. Bu suskunluk tarihin en ağır lekelerinden biri olarak kayda geçecektir.

Gazze ise yalnızlığını inançla aşıyor. Çocukların taşı, gençlerin direnişi, kadınların duaları birer direniş manifestosu adeta. İsrail’in dünyayı yalanlarla örme çabaları artık bir anlam ifade etmiyor. Düşen füzelerin altında kalan bedenler gerçeği haykırıyor. Avrupa meydanlarının sesi önemli bir kırılmadır. Ancak gerçek sorumluluk ümmetin kendi içinden gelmelidir. Yoksa bugün meydanları dolduranlar yarın soracaktır kim neden susmuştu.

Özgürlük Filosunun Sınavı ve Denizlerdeki Kırılma

Özgürlük filosu kıyıya yaklaştı. Senaryolar açık ve tehlikeli. En korkutucu olasılık sert boarding operasyonudur. Bu operasyon, gemilerin üzerine çıkarak insanları zorla kontrol altına alma demektir. Geçmiş örnekler bize gerçek ölüm riskini gösterdi Mavi Marmara’da. Bu aynı zamanda uluslararası hukukun ve deniz güvenliğinin de sınanması demektir.

Daha sınırlı gibi görünen yöntemler de insanlığı boğan sonuçlar üretir. Uyarı ateşleri, su topları, rotaların kesilmesi ve gemilerin çevrilmesi gibi uygulamalar ölümcül olmasa filoyu  engeller. En ideal görünene yakın senaryo müdahale olmadan geçişin sağlanmasıdır. İnşallah. Ayrıca devletlerin doğrudan müdahil olması en küçücük bir kıvılcımı büyük yangına çevirebilir. Özellikle Avrupa devleti gemilerinin eskort yapması ile Tel Aviv arasında bir restleşme denizden karaya doğru genişleyebilir. Bir NATO ya da AB gemisine yapılacak en küçük saldırı bölgesel değil küresel sonuçlar doğurabilir. İnşallah böyle bir sonuçla karşılaşırız.

Herhangi bir müdahale anında halklar sokaklara çıkmalı. Liman işçileri iş bırakmalı. Üniversiteler akademik boykotlarla duruş göstermeli. Tüketiciler şirketlere ekonomik baskı uygulamalı. Hukukçular savaş suçlarını uluslararası mahkemelere taşımalı. Medya gerçekleri ısrarla göstermeli. Sessizlik suça ortak olmaktır. Ses direnişi büyüten en güçlü silahtır.

Trump’ın Planı ve Ateşkesin Gerçek Yüzü

Ateşkes adı altında sunulan planlar acı gerçekleri gün yüzüne çıkartıyor. Ateşkes bazen gerçekten kanı durdurur ancak bu süreç bize gösterdi ki İsrail için ateşkes genellikle nefes alma sürecidir. Ordular toparlanır. Mühimmat yeniden tedarik edilir. İmaj onarılır. Sonra yeni saldırı gelir. Bu döngü 7 Ekim’den beri gözümüzün önünde oluyor.

Amerika bu sürecin bir parçasıdır. Silahlar lojistik destek ve siyasi koruma savaş makinelerinin tedarikinde merkezi bir roldür. Bir aktör ateşkes masasındayken aynı zamanda cephane sağlayıcı ise orada gerçek bir tarafsızlık yoktur. Trump gibi figürlerin sunduğu projeler masanın görüntüsünü temizleyebilir. Ancak gerçek barış işgalin sona erdirilmesinden geçer.

Gazze’nin çığlığı insanlığın vicdan sınavıdır. Avrupa meydanlarında yükselen o ses umut vericidir. Ancak gerçek sonuç ümmetin kendi kalbinde yazılacaktır. Suskunluk utancı tarihe not düşer. Bu yüzden bugün herkesin yapacağı bir şey vardır. Ayağa kalkmak. Ses olmak. Baskıyı sürekli kılmak. Gazze kazanacak. Ancak arada kalanlar ve susanlar tarihin ağır vicdanında mahkûm olacaklar.