vakıf katılım haziran paketi
vakıf katılım haziran paketi sağ

10 May 2025

​Gazze Limanı Hezimeti

Amerika Birleşik Devletleri’nin Gazze sahiline inşa ettiği yüzer liman kamuoyuna “insani yardım koridoru” olarak sunulmuştu. Ancak bu masum görünümün ardında karmaşık bir işgal ve tahliye planı yatıyordu. 2024 yılının ortalarında Biden yönetiminin girişimiyle inşa edilen bu liman yalnızca insani kaygılarla açıklanamayacak ölçekte askeri ve stratejik hedefler içeriyordu. Nitekim limanın İsrail özel kuvvetlerinin esir kurtarma operasyonlarına doğrudan destek verdiği ortaya çıktı. Yardım kamyonları kılığında giren unsurların Kassam Tugayları tarafından fark edilmesiyle başlayan çatışma İsrail'in askeri fiyaskosunu perçinlemişti. Neticede yüzlerce sivil şehit oldu, ancak operasyon büyük bir utançla sonuçlandı: İsrail yalnızca birkaç esir kurtarabildi ama onlarca can aldı ve çok sayıda özel kuvvet kaybı verdi.

Denizden Kuşatma ve Sivil Tehcir Senaryosu

Liman projesinin uzun vadeli planı yalnızca esir operasyonlarıyla sınırlı değildi. ABD’nin bu limanı kullanarak Gazze halkını belirli bölgelere yönlendirme, sonra da sözde “tahliye” adı altında kitlesel bir sürgün gerçekleştirme hazırlığında olduğu açıkça görülüyor. Bu süreçte insani yardım bir araç, askeri kontrol ise asıl amaçtı. Yardımların yalnızca limana yakın bölgelere aktarılması planlanarak Gazze halkı açlıkla, susuzlukla, sağlık krizleriyle buraya doğru itilecekti. Nihai aşamada ise “insani koridor” kılıfıyla toplu göç dayatılacaktı. İsrail’in asıl hedefi Gazze’yi yaşanamaz hale getirip direnişi insansızlaştırmak ve şehri fiilen boşaltmaktı.

İlahi Müdahale ve Stratejik Çöküş

Ancak bu kurgunun merkezine yerleştirilen liman Akdeniz’in dalgalarıyla yıkıldı. Maddi açıklamalar bir yana, bu olay Kur’an’ın ifadesiyle “Ve Allah, müminlerin lehine savaşın hakkından geldi.” (Ahzab 33:25) ayetini adeta sahada tecelli ettirdi. Allah’ın gönderdiği bir fırtına yalnızca limanı değil, onun arkasındaki emperyal kibri ve hesapları da yerle bir etti. 62 Amerikan askeri bu olayda yaralandı. ABD bu zararı ne uluslararası kamuoyuna ne de kendi halkına izah edemediği için projeyi 250 milyon dolarlık israfa dönüştürerek alelacele geri çekildi.

Bu gelişme, yalnızca bir mühendislik hatası değil Batı’nın İslami coğrafyalarda kurguladığı her türlü “insani” maskeli tahakküm projesinin nasıl çökebileceğine dair çarpıcı bir örnektir.

Sessizliğin Ardındaki Çatlaklar

Bu hezimetin ardından ne Biden ne de Trump açık şekilde limanı ağzına aldı. Oysa Trump’ın siyasi refleksi gereği böyle bir fiyasko üzerinden Biden’ı yıpratması beklenirdi. Bu sessizlik limanın bir “devlet üstü” proje olduğunun, ABD içindeki farklı kliklerin ortak ürünü olduğunun göstergesidir. Trump, Husiler karşısında Kızıldeniz’de yaşanan yenilgiler nedeniyle bile kamuoyunda zor durumda kalmışken bu liman felaketini kendi tabanına anlatamaz hale geldi. Dolayısıyla bu sessizlik Batı siyasetinin “demokrasi” görüntüsü altında nasıl merkezi bir çıkar aklıyla hareket ettiğinin de bir ispatıdır.

Direnişin Ahlaki ve İlahi Meşruiyeti

Bu yaşananlar yalnızca bir limanın çöküşü değil aynı zamanda siyonist-emperyal projenin ahlaki iflasıdır. Gazze halkı 2023’ten bu yana en ağır bombardımanlara, açlığa ve ablukaya rağmen direniyor. Onları ayakta tutan şey yalnızca silah değil; iman, sabır ve haklılık bilinci. Mücahitler, işgalci güçlerin en sofistike silahlarına karşı, en sade ama en etkili silahla; sadakatle karşı duruyor. Onlar için “başarı” sadece toprak korumak değil, ümmete direniş ahlakını yeniden hatırlatmaktır.

Ümmetin İbret Alması Gereken Bir Zafer

Gazze Limanı vakası, Müslüman halklar ve yöneticiler için çok açık bir mesajdır. Bu çağda Allah kendi rızasıyla savaşanlara yardım etmektedir. Bu yardım, bazen bir fırtına, bazen bir kararlılık, bazen bir bilgelik olarak iner. Ancak her defasında şunu gösterir: Hakikatin karşısında hiçbir plan, hiçbir ordu, hiçbir teknoloji daimî değildir.

Gazze düşmedi. Asıl düşen, emperyalizmin kibriydi. Gazze halkı aç, yorgun, yaralı ama onurlu. ABD, İsrail ve destekçileri ise güçlü, zengin ama yenilmiş. Bu tablo, zalimlerle mazlumlar arasındaki mücadelede tarihin hangi tarafta durduğunu net şekilde ortaya koyuyor.