09 Ocak 2025

​Dijital çağın Orwell'i: İsrail'in hasbara ve manipülasyon stratejileri

 

İsrail, 2025 yılında propaganda faaliyetlerine ayırdığı bütçeyi 150 milyon dolara çıkararak, bu alandaki hedeflerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu miktar, 2023 yılına kıyasla 20 katlık bir artış anlamına geliyor ve İsrail’in küresel algıyı şekillendirme çabasının ne denli kapsamlı bir hale geldiğini gözler önüne seriyor. Ancak bu gelişme yalnızca günümüzle sınırlı bir stratejinin sonucu değil; İsrail’in medya ve bilgi kontrolüne dayanan manipülasyon politikası köklerini kuruluşundan itibaren geliştirdiği yöntemlerde buluyor.

Hasbara: Algı Yönetiminin Köşe Taşı

İsrail’in propaganda mekanizması, genellikle hasbara terimiyle tanımlanır. İbranice "açıklama" anlamına gelen bu kelime İsrail’in politikalarını meşrulaştırmak ve eleştirileri etkisiz hale getirmek için kullanılan geniş kapsamlı bir stratejiyi ifade eder. Bu strateji gazetecilerden akademisyenlere, sosyal medya fenomenlerinden siyasi liderlere kadar birçok aktörü kapsar. İsrail hükümeti özellikle Filistin meselesine dair oluşan olumsuz algıları yumuşatmak ve İsrail yanlısı söylemleri yaymak için hem doğrudan hem de dolaylı yöntemlere başvurur.

2025 bütçesinin büyük bir kısmı, ELNET (Avrupa Liderlik Ağı) gibi kuruluşlar aracılığıyla yürütülen faaliyetlere tahsis ediliyor. ELNET sadece siyasi figürlerin ve parlamenterlerin finansmanını sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda akademik ve medya alanındaki etkili isimlere de doğrudan ya da dolaylı destek sunuyor. Bu destekle İsrail, Batı medyasının "bağımsız" görünümünü koruyarak, algıları etkili bir şekilde manipüle edebiliyor.

Geleneksel Medyanın Denetimi

Tarihten günümüze İsrail’in medya üzerindeki etkisi özellikle Batı ülkelerinde oldukça güçlü olmuştur. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, büyük medya kuruluşlarında İsrail yanlısı editoryal çizginin hâkim olduğu görülür. Örneğin, ABD’deki büyük medya organlarının birçoğu İsrail politikalarını sorgulamaktan kaçınır. Bu durum, medya üzerindeki doğrudan kontrol iddialarından ziyade (Bu da makul bir tespittir) İsrail yanlısı lobilerin ve kuruluşların etkili bir stratejiyle medya gündemini şekillendirme çabalarının bir sonucudur.

Sosyal Medyanın Yeni Savaş Alanı

Günümüzde sosyal medya da İsrail’in propaganda çabalarının en önemli araçlarından biri haline gelmiştir. Facebook, Twitter, Instagram gibi platformlarda İsrail yanlısı söylemleri destekleyen ve eleştirileri susturan geniş bir dijital ağ mevcuttur. Bu ağlar hem resmi devlet hesaplarını hem de hükümetle ilişkili bireyleri ve organizasyonları içerir. Özellikle Filistin yanlısı içeriklerin platformlardan kaldırılması ve hesapların askıya alınması gibi olaylar bu dijital savaşın boyutlarını ortaya koymaktadır. En son tespitim, dünyada en fazla kullanılan sosyal medya platformlarından X’in güvenlik biriminin müdürünün İsrail ordusundan emekli bir asker olduğudur. Diğer platformlar da çok farklı değil.

Manipülasyon ve Çift Standart

İsrail’in medya stratejisi yalnızca kendi söylemini güçlendirmekle sınırlı değildir; aynı zamanda alternatif anlatıları etkisiz hale getirmeye yönelik manipülasyon tekniklerini de içerir. Bu kapsamda:

  • Filistin yanlısı aktivistlerin itibarsızlaştırılması,
  • Akademik yayınların sansürlenmesi,
  • Filistin ile ilgili haberlerde kullanılan dilin özenle seçilmesi gibi yöntemler sıklıkla uygulanmaktadır.

Bağımsızlık Görünümü Altındaki Bağlantılar

İngiltere’de siyasi şiddet konusundaki "bağımsız" danışman olarak görev yapan John Woodcock gibi isimler İsrail’in dolaylı etkisinin önemli bir göstergesidir. Bu tür danışmanlar ve düşünce kuruluşları görünüşte bağımsız hareket ederken aslında İsrail’in finansmanından ve yönlendirmesinden yararlanır. Bu durum, İsrail’in stratejisini daha az görünür hale getirirken etkinliğini artırmaktadır.

Sonuç: Medya Kontrolünden Algı Savaşına

İsrail’in propaganda politikası yalnızca bir ülkenin çıkarlarını savunmanın ötesinde küresel kamuoyunu yönlendirmeye yönelik büyük bir çabanın parçasıdır. 2025 yılında bu alana ayrılan devasa bütçe İsrail’in medya ve sosyal medya üzerindeki etkisini daha da artıracağını gösteriyor. Bu durum yalnızca Filistin meselesi açısından değil, dünya genelinde ifade özgürlüğü ve bağımsız medya açısından da ciddi bir tehdidi beraberinde getirmektedir. İsrail’in bu stratejik manipülasyon gücü gerçeklerin çarpıtılmasına karşı daha güçlü bir farkındalık ve daha etkili bir direnç gerektiriyor.