18 Nisan 2025

​Çingeneler: Ümmetin yitik çocukları!

 

Daha çocuk yaşta iken “Dünyaya barış gelecek, savaşa hayır..!” umuduyla sabahlar,

‘herhalde 40 yaşına geldiğimizde Türkiye’de yasak masak kalmaz!’ diye iç geçirirdik.

Gündemimizde Ayasofya, Afganistan, Filistin, Yök… vardı; Asır Ajans’ın bant tiyatrosunu dinler, Erbakan’ın mitinglerini kaçırmaz; Sebil, Seriyye, Çatı... dergilerini biriktirirdik.

Sanki sorunlar birkaç tane idi ve onlar çözüldüğünde dünya cennete dönecekti.

Ama çözülmüyordu. Çünkü bizler parçalı bir hayatı yaşıyorduk;

Şehirde çingeneler vardı!

81 vilayetin dış kesimlerinde, gettolarında/varoşlarında, derme çatma konutlarda barınan, yaşadığı toplumla alışverişi sadece kağıt ve plastik atıkları toplamak olan bu insanlar; doğar, büyür ve sessizce ölürler.


Sel
âları minareden pek cılız duyulur, cemaat onu on beşi geçmezdi.

Yakınlarının hıçkırıkları arasında öte âleme yolcu edilirler; şehrin öte yakasında hayat tamtamlarla sürer giderdi.

Partiden varlıklı, iktidardan palazlanmş sermayeden güç almış zenginler, onları karınca sürüsü gibi görür, alay dolu bakışlarla purolarını tüttürürken…

150’yle giderlerdi ki, yanı başlarındaki torunları yüksek tepeleri sorgulayıp akşam yemeğinde canlarını sıkmasın!

Bartın’daki Arap Câmi’ye öğle vakti girerken esmer genç yanıma gelip:


“Abey, ayakkabını boyyum mu?” der demez bana anlatılanların etkisiyle:


“Gitti, güzelim ayakkabı!” diye düşündüm. Ama c
âmi çıkışında ayakkabımı iki parmağına takmış, zerafetiyle:


“Abey, boyadım” deyince, “Neden bir Çingene arkadaşım yok!” diye hayıflandım.


Geçen yıl anlı şanlı bir stk’daki dostuma:

“Neden Çingene kongresi yapmıyoruz?” mesajını yolladığımda

“Benimle dalga mı geçiyorsun?” cevabı geldi.


Hayır, seninle dalga geçmiyorum; seni insanlığa davet ediyorum; insan hakları örgütü popüler olmak için uğraşmaz, sorunu kavrar, çözüm yollarını tartışır.


Sen, Bentderesi dolmuşundan inip
Çinçin'e arka yoldan çıktın mı? Burnuna ahır kokuları geldi mi? İlaçsız çocukların iniltilerini duydun mu?

Belki de kapkaç yaparlar diye geçmedin oralardan! Merak etme İstiklal Caddesi değil orası, bir şeyler olmaz.


Sen, lüzumsuz yerlerde insan hakları mücadelesi birliktelikleri(!) oluştururken, kısa sürede sonuç alacağın asıl zeminden uzaklaşıyorsun.

Yüce Kur’an:

“Ey müminler!

Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler.

Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.”

buyurur.

Analar hâlâ, çocuklarına seslenirken:

“Çingene’nin evladı, çingenelik yapma!” derler. Farkında olmadan bir topluluğa karşı suç işlerler.

İnanan bir insan olarak Çingene sorununun, Filistin, Doğu Türkistan, Irak ve diğer coğrafyalardaki sorunlardan bağımsız olmadığını düşünüyorum.

İslam evrenseldir ve Çingeneler de bu ümmetin şerefli bir üyesidirler.

Sorgu vakti:

Çingenelerin şehir dışına atılmaları konusunda gizli bir kanun mu var?

Birbirine küskün Harlem benzeri bir tabaka mı oluşturuluyor?
Çingenelerin itilmişliği, toplum mühendisliği projesi mi?


Kin ve nefret pompalayan şer güçler uygun zemin mi arıyorlar?
Filistin-
İsrail benzeri gelir adaletsizliği planlı bir uygulama mı?


Unutmayalım: Sorunları yok saymak, sorunları ortadan kaldırmıyor.

“Susma, sustukça…..!”