202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sol)
202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sağ)

24 Kasım 2024

Avrupa saraylarında bir Osmanlı casusu- Sicilyalı Mehmed Ağa (4)

 

 

Sicilyalı Mehmed Ağa'nın 45 yıl boyunca başta Fransa sarayı olmak üzere Avrupa'nın değişik saraylarında hafiyelik faaliyetleri yaptığından daha önceden bahsetmiş ve yazdığı mektupların ölümünden çok sonra Fransa'da yaşadığı evin yıkılması esnasında döşeme altlarından ve duvar içlerinden tomarlar halinde çıkınca bulunan bu belgelerin de Fransızlar tarafından tercüme ettirilmesiyle kitap haline geldiğinden bahsetmiştik. Mektuplarda yer yer olan anlam kaymaları Mehmed Ağa tarafından kaleme alınan eski Türkçe metinlerin önce Fransızcaya oradan da İngilizceye çevrildikten sonra bizim tarafımızdan tekrardan günümüz Türkçesine çevrilmesinde oluşan hatalardan kaynaklanmaktadır. Bu mektuplardan örnekler sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Yedinci mektup:

Veziriazam hazretlerine;

Basiretin ve ender bulunan anlayışın sayesinde benden olan şeylerin bilgisini edindiğine göre, gelecekte de olacak şeyleri sana bildirmeye devam etmemi istedin. Beni gönderdiğin yerde, bu dünyada hiçbir şeyin senden saklanmaması için en gizli işlere bile nüfuz etmeye çalışacağım.

Şu anda, Hıristiyanlarla alakalı rapor edilmeyi hak eden çok az iş var ve Fransa'nın durumu ve kralının hususiyeti hakkında yeterince bilgilendirildiniz. Sizi aynı zamanda hem eğlendirecek hem de bilgilendirecek bir mevzu hakkında malumat vereceğimi umuyorum. Bu krala Adil Henry deniyor. Onun için mutlu biri denemez; çünkü henüz yerine geçecek bir oğlu olmadığından, krallığında her zaman sorunlu durumlar olacaktır: Kraliçe'nin müzmin kısırlığı nedeniyle çocuk sahibi olabileceğine dair bir umut da yok. Kral ondan boşanmaya ve bir başkasını almaya karar verirse, bu Roma'nın izni olmadan gerçekleştirilemez ve Roma'nın kardinalleri ve tüm rahipleri, her zaman olduğu gibi, o kadar çok zorluk çıkaracak ve karar vermeleri o kadar uzun sürecektir ki, Hıristiyanların yasalarına göre evliliği feshetmek için gerekli kılınan bu rızayı onlardan almak zor bir mesele olacaktır.

Kuşkusuz ki bu durum Hıristiyan krallarını bu şekilde köle ettiği için onlara zordur; ancak bu onların şeriatının bir tezahürüdür ve bu konunun sizin için bir önemi olmadığından, sizi daha fazla bununla rahatsız etmeyeceğim. Fransa Kralı'nın halefinin olmaması İspanyollar için büyük bir avantajdır ve insan Allah'ın bu milleti Fransızlara düşman olsun diye yarattığını düşünür. Dahası, iki millet arasında düşmanlık yaratan gizli bir şiddet var gibi görünüyor; bu da aralarında asla sağlam bir barış olamayacağına dair bir inancı güçlendiriyor.

Bu bölgelerde bulunduğum kısa süre içinde burada neler olduğunu, kendilerine yazdığım ve senden hiçbir şeyi saklamaya cesaret edemeyen kişilerden zaten ögrenmişsinizdir. Önemsiz şeyleri tekrarlamayacağım; dehanızın büyüklüğü ve işinizin eminliği, sizi fevkalade olmayan her şeyin çok üstüne çıkardı, bu yüzden olayları abartarak hiçbir şey hakkında bilgi vermemeliyiz.

Sizi ne Eski Sale Kenti'nin alınmasıyla ne de Yeni Kent'teki karışıklıklarla oyalayacağım. Fas Kralı'nın koruduğu bu kente karşı İngilizlerin savaş gemileriyle giriştikleri düşmanca eylemleri Afrika kıyılarındaki hafiyeler sayesinde daha çabuk öğrenmişsinizdir. Bu teşebbüs gayet büyüktü ve burada cesur bir teşebbüs olarak anlatılıyor. Bu mevzunun detayları idrakinizin enginliğiyle rahatlıkla değerlendirecektir.

Burada Fransa Kralı'nın Roma'ya mektup yazarak düşmanlarıyla uzun bir süre silahları bırakmaya karar verdiğini söylediler. Eğer böyle bir şey olursa, bu dinlenme her iki tarafın kuvvetlerini artırmaktan başka bir işe yaramayacak, bu da savaşı daha acımasız hale getirebilecektir. Bu arada, genel bir barış tasarladıkları düşünülüyor, ancak zaman, şu anda tahmin edemediğimiz şeyi siyasilere gösterecektir. Kralın bulunduğu meclis büyük ve görkemli. O bir yerde uzun bir süre kalmaz ve Paris'te çok nadiren bulunur; ordular arasında kampta ya da taşrada eğlencede bulunur.

Saray Mensuplarının zekâları farklıdır, ama savaş ve aşk gibi birbirine çok zıt iki şeye eşit derecede eğilim duyarlar ve kendilerini her ikisine de büyük bir sebatla vakfederler. Protestan olarak adlandırdıkları ve krallık için çok fazla huzursuzluğa neden olan din, bildiğiniz gibi, bu taraftakilerin başlıca dayanağı olan Rochell'in teslim olmasıyla artık zayıflamıştır. Öyle görünüyor ki, bu kral bizim güçlü ve kudretli hünkârlarımızı taklit edecek ve devletinde birbirine zıt iki dine izin vermeyerek, tutumunu sizin tutumunuza göre düzenleyecektir.

Buna rağmen krallık hâlâ sorunlarla dolu. Sizin Devlet-i Aliyye’yi yönettiğiniz gibi, Fransa'daki işlerin dümenini elinde tutan Kardinal Richlieu, denilebilir ki, bir fırtınanın ortasında görünüyor ve tehlikeden korkmak için yeterince nedeni var; çünkü Luther ve Calvin'in izinden giden ve onun yıkımından başka bir düşüncesi olmayan sonsuz sayıda insan var. Bu arada, Fransa'nın gücü çok büyük görünüyor ve zaman içinde bunun sonsuza kadar artabileceği anlaşılıyor.

Paşa hazretleri, Eski Çağ'da Galyalıların neler yaptığını biliyorsun. Fransa'nın kadim halkına Galyalılar denirdi; bunlar İtalya'yı ele geçirip Roma'yı yağmaladıktan sonra Anadolu'nun ortasına kadar yerleştiler ve Romalılardan başkası onları yenemezdi; çünkü Roma tanrıları Romalılar’ın bütün uluslara boyun eğdirmesini emretmişti. Ama şimdi bu eski Galyalılar artık olmadığına ve bu cesur Romalılar da kalmadığına göre, bu zamane Galyalıları gücünün sınırlandırılması için yüce Allah'ın sonsuz rahmetine dua etmeliyiz. Ancak Fransızlar, Philip II'nin ihtiraslarından bunalıp kaçan bir İspanyol'un, Kralları Henry IV'e öğütlediği şeyi yaparlarsa, yani Roma ile arasını düzeltmek, denizde büyük bir güce ve bilge, gizli ve sadık adamlardan oluşan bir meclise sahip olurlarsa belki bu sayede belki bir gün eski Romalılara eşit olabilirler. Sanırım bu tavsiyeyi veren kişinin adı Antonio Perez'di.

Her şeyi dikkatle takip ediyorum, ancak gelecekte çok daha yakından takip edeceğim. Bana öyle geliyor ki, bu milletin dehası kendini yüceltmek ve sınırlarını genişletmektir.

Fransızların yaygın bir sözü vardır: "Kralların üzerinde onları sınırlayabilecek hiçbir şey yoktur, Allah dünyanın imparatorluğunu en güçlü olana vermiştir derler. Âdem'in çocuklarına krallık bırakmadığını, ama onların kendileri için krallık kurduklarını da eklerler. Kendilerine dünya imparatorluğunu vaat eden bazı kehanetlerle övünürler. Bunları sana anlatırken, gerçekleşecek olanı değil, sadece onların söylediklerini sana söylüyorum. Gücümüz oluşmaya başladığında başkalarının bize karşı beslediği nefretin aynısını burada da besliyorlar; ama Tarihimiz hakkında bilgi sahibi olan bilge adamlar, Devlet-i Âliyye'den Romalılarınkinden daha büyük bir hayranlıkla söz ediyorlar ve eğer bu sonuncusu onları parçalara ayıran iç savaşlar yüzünden yok olduysa, diğeri onları engellemek için kullanılan büyük tedbirler ve güçlerinin birliği sayesinde büyüyecek ve kendini koruyacaktır.

Paris şehrinin genişliği hakkında benim sana söyleyebileceğimden daha çok şey biliyorsun. Bana büyük ve insanlarla dolu görünüyor; ama Konstantiniyye daha büyük ve daha kalabalık.

Henüz tam olarak kavrayamadığım bir millet hakkında kesin bir yargıya varmazsam beni bağışlayın. Ancak sizi temin ederim ki Fransızlar aptal değildir ve hiçbir zaman da olmadıklarına inanıyorum. Yeniliği gösteriş için değil, devletin mantığı için severler ve istikrarlı olmadıkları zaman, bu kötülük yapmak için değil, iyilik elde etmek içindir. Diğerleri gibi savaşlarda mutlu ve talihsizdirler; ama önemli olan, düşmanlarıyla onlardan nefret ettikleri için değil, krallarına itaat ettikleri için savaşmalarıdır ki bu da ordularındaki büyük disiplinin sebebini ortaya koyar. Ve üzerinde düşünmeye değer görünen şey, onların krallarına olan sevgileridir ve bu sevgi onlarda, bizim kanunun emirlerine olan bağlılığımızın Türklerin kalplerinde var eden en güzel etkiyi var eder. Sizden öğrendiğim bu karşılaştırmayı kullanıyorum, dünyanın en bilge insanı olan bir kâhinden duyduğum kadarıyla, kulların efendilerini istekle ya da korkuyla sevmelerinin pek önemli olmadığı, ona her zaman sadakatle hizmet etmeleri ve her zaman mütevazi olmaları gerektiğidir.

Eğer bir gün fark edilirsem, Babıali'nin bir hafiyesi olduğumu açıklamam gerekip gerekmediğini ya da hiçbir şey itiraf etmeden ölmem gerekip gerekmediğini bana bildirmekle beni onurlandırırsınız.

Size ve Devlet-i Âliyye’ye sürekli saadet ihsan etmesi için en Yüce Olan'a yalvarmayı asla bırakmadan sözümü bitiriyorum.

 

Paris, 1637 senesi 11. ayın 15'i