vakıf katılım haziran paketi
vakıf katılım haziran paketi sağ

10 May 2025

Avrupa saraylarında bir Osmanlı casusu- Sicilyalı Mehmed Ağa (28)

Sicilyalı Mehmed Ağa'nın 45 yıl boyunca başta Fransa sarayı olmak üzere Avrupa'nın değişik saraylarında hafiyelik faaliyetleri yaptığından daha önceden bahsetmiş ve yazdığı mektupların ölümünden çok sonra Fransa'da yaşadığı evin yıkılması esnasında döşeme altlarından ve duvar içlerinden tomarlar halinde çıkınca bulunan bu belgelerin de Fransızlar tarafından tercüme ettirilmesiyle kitap haline geldiğine değinmiştik. Mektuplarda yer yer olan anlam kaymaları Mehmed Ağa tarafından kaleme alınan eski Türkçe metinlerin önce Fransızcaya oradan da İngilizceye çevrildikten sonra bizim tarafımızdan tekrardan günümüz Türkçesine çevrilmesinde oluşan hatalardan kaynaklanmaktadır. Bu mektuplardan örnekler sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Kırk altıncı mektup

Veziriazama

Kış o kadar ilerledi ki, kralın orduları sessizliğe gömüldü. Veliahdın doğuştan dişleri olduğu ve ısırılma korkusuyla hiçbir dadının ona meme vermeye cesaret edemediği bir masal değil. Sarayda onu emzirmeye dayanabilecek bir kadın bulunamadığı için, bu işi üstlenen çok sağlıklı ve dayanıklı bir köylü olduğu da söylenir.

Buraya aynı anda dört ulak geldi; biri Roma'dan, ötekiler ordulardan geliyorlar; ama ne haber getirdikleri henüz bilinmiyor, Almanya'dan gelenin Alsas ve Brisac'tan haber getirdiği sanılıyor. Fransa kralı çok iyi; sarayda karnaval için büyük hazırlıklar var, bu sırada Hıristiyanlar bin bir çeşit muziplik yapıyorlar.

 Kraliçe'nin yeniden hamile olduğu söyleniyor. Burada ayrıca padişah efendimizin seferi hakkında hem matbuat hem de haber mektuplarından oluşan pek çok bilgi bulunuyor; Irak'a yaptığı sefer hakkında da çeşitli tahminlerde bulunuluyor.

İlk fırsatta burada muzaffer hükümdarımız ve onun baş veziri ve hükümdarlığının sağ kolu olan senin hakkında söylenenleri sana bildireceğim; aynı zamanda kaymakamın sana haber verdiğini sandığım kuzey bölgelerinden gelen haberleri ve Alsas Savaşı'nın en önemli olaylarını da sana anlatacağım. Ezeli ve ebedi olan Mevlâ, sadakatinin, yiğitliğinin ve efendine sadakatle hizmet ederken çektiğin acıların mükâfatı olarak Irak'ın ve tüm Acemistan'ın alınmasını sana nasip etsin ve bu devletin hükümdarını zincire vurarak muzaffer bir şekilde götürme bahtiyarlığına erdirsin ki, o da muzaffer Sultan Murad'ın atının dizginlerini öpmekle yetinsin.

 Paris, 1639 yılının ikinci ayının 16'sı

Kırk yedinci mektup

Hazinedarbaşı Bekir Ağa'ya,

O kadar akıllı ve erdemli bir adam sandığınız Yahudi Eliyakim, kötü niteliklerini Paris'te daha iyi ortaya çıkarmak için İstanbul'da gizledi. İşlerimin tamamen mahvolmaması onun suçu değildi. Hain, senin emrinle Viyana'daki Karga'dan para aldığımı gördüğü anda ihanetinin işaretlerini verdi. Sana, bu adamın bilmem gereken şeyleri bana öğretirken sadık kalacağını ve bana kötülük yapabileceği konularda tetikte olacağımı yazmıştım. Şu anda ne kadar üzgün olduğumu tahmin edersiniz; çünkü ne onu suçlayabiliyorum ne de ondan adil bir öç alabiliyorum. Beni, Paris'te bir avukatın oğlu olan ve büyük ümitler besleyen bir gencin, akrabalarından biraz hoşnutsuzluk gördüğü için sünnet olmaya ve Müslümanlığı kabul etmeye karar verdiğine inandırdı; bana hizmet etme fırsatını kaçırmak istemediğini, bu yüzden de bu genci, nerede olduğunu kendisine söylemeden, kaldığım evin altındaki mahzene saklamayı planladığını söyledi. Ona para ve Konstantiniyye'de hatırı sayılır bir iş bulacağına söz verdiğini, kısacası, döneklik ya da geçici çıkarlar yüzünden atalarının dinini bırakıp başka bir dine geçenlere verilen bütün umutlarla onu doldurduğunu ekledi. Ayrıca, din değiştiren kişiyi hemen Tunus ya da Cezayir'e, oradan da Kostantiniyye'ye götürmek için gerekli tüm özeni gösterdiğinden, bu iş yüzünden hiçbir sıkıntı çekmeyeceğime dair bana güvence verdi. İleri sürdüğü nedenlere boyun eğdim ve bu genç adam gece yattığım eve getirildi ve ben onu görmeden saklandı. Ama ertesi gün evde garip bir sahne olmadan açılmadı. Büyük bir öfke içinde bir kadının karşıma dikilip, kızına tecavüz ettiği ve hayatını elinden aldığı için tatmin edilmesini talep ettiğini, beni kızını zorla götürmekle ve sonra da öldürmekle suçladığını görünce hayretler içinde kaldım. İçinde bulunduğum karmaşayı bir düşünün; ben suçu inkâr ettikçe, onlar daha da şiddetle üzerime atıyorlardı. İtiraf etmez ve benden isteneni vermezsem ölümle tehdit edildim ve aynı zamanda, bu sinsi Yahuda, yoldaşı olan haydutlardan birine, böyle bir yere gitmesi ve canlı olarak bulunan kızını erkek pelerinleri içinde getirmesi için bir işaret verdi ve gözyaşlarına boğuldu. Masumiyetimi kanıtlamak için hiçbir neden yoktu; sonunda elimdeki bütün parayı bu aç sefillere vermek zorunda kaldım; onlar da beni en acı şekilde aşağılayıp hakaret edene kadar geri çekilmediler. Benden yüz seksen dört altın ve yüz kuruş gümüş aldılar. Eliyakim, bu hileden haberi olmadığını söyleyecek kadar kendine güveniyordu ve eğer bir Yahudi, Müslüman olduğunu iddia eden bu genç adam tarafından kandırıldıysa, aynı şekilde kandırılan binlerce Fransız olduğunu söyleyerek kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu. Kendisine, yaptığı sahtekârlığı kabul ettirmek için neler söylediğimi burada anlatmayacağım, çünkü bu sonuçsuz kaldı. Öte yandan, sahip olduğum istihdamı ve içinde bulunduğum koşulları düşününce, bu gerçeği gizlemek ve bu alçağı Paris'ten göndermek ve Kostantiniyye'de ona bir tuzak kurmak için uygun bir fırsat beklemek bana gerekli göründü. Bu olayı size bildirmemin iki nedeni var: daha fazla param olsun ve güvenliğimi sağlayayım diye; böyle bir adamın geldiği yerde yaşadığım sürece kendimi büyük bir tehlikede hissediyorum. Mehmed'in hayatının menfaatlerinden bahsetmeyeceğim; çünkü kâinatın tek hâkimi olan Allah'ın hizmetinde kaybedilirse, bu paranın iyi harcanmış olduğunu düşüneceğim.

 Beni soyduğu parayı Eliyakim'in kesesinden çekip alabileceğin fırsatlar istemeyeceksin; böylesine tehlikeli bir dostluğu benden uzaklaştıracak araçlar da istemeyeceksin. Yahudilerin her zaman amansız düşmanları olan Hıristiyanların onlar hakkında ne dediklerini bilmelisiniz. Bu ünlü sefillerin, Türkiye hariç, bütün milletlerin kölesi olduklarını, özellikle de efendileri oldukları Kostantiniyye'de; aynı zamanda hem ezildiklerini hem de horlandıklarını; bolluğun ortasında her zaman sefil göründüklerini, ama yine de herkesin malına el uzattıklarını söylerler. Kendilerinin tıpkı Ulysses gibi serseri olduklarını, ama hangi yerde olurlarsa olsunlar Homeros gibi bir ülke bulduklarını; hepsinin hain olduğunu, toplum içinde dindar göründüklerini, ama kendi evlerinde korkunç bir düzensizlik ve lüks içinde yaşadıklarını, her türlü suçu işlediklerini; toprak satın almalarına izin verilmediği halde, Avrupa'daki altının büyük bir bölümünü ellerine geçirmenin yollarını bulduklarını söyleyerek övünüyorlar. Hıristiyanlar da hiç savaşa gitmediklerine ve aralarında evlenmeyen kimse olmadığına göre, sayılarının çok olması gerektiğini söylüyorlar. Dediklerine göre, herhangi bir tehlike ya da acı söz konusu olduğunda korkak ve cimridirler; ancak yaptıkları pazarlarda kesin bir kazanç öngördüklerinde cesurdurlar. Aldatmak dışında asla doğruyu söylemezler; her zaman yalancıdırlar ve çekinecekleri hiçbir dinsizlik ya da saygısızlık yoktur ve aynı Hıristiyanlar, büyük şehrimizde zaman zaman korkunç suçlar işleyeceklerini, Türklerin gizli düşmanları olduklarını, onlara çok güvendiklerini ve bizim de onlar tarafından aldatılmaya razı olduğumuzu söylerler. Bana acilen yardım göndermesi için Karga'ya mektup yazdım ve beni bu duruma getiren hain Eliyakim'den borç para almak zorunda kaldım; her ne kadar kendisinin bir haydut gibi aşırı yoksul olduğunu iddia etse de beni reddedemedi.

Bana yapılan bu hile, beni bundan böyle bir cüzdan tutmak zorunda bırakacak, ama öyle az bir cüzdan alacağım ki, hiç kimse beni kötü bir şeyi çok tercih etmekle suçlayamayacak. Sana her türlü refahı vermesi ve seni mükemmel bir sağlık içinde yaşatması için Allah'a dua eden zavallı Mehmed’i terk etme ve dilerim ki, tüm kâfir milletlerin hükümdarları, her zaman yenilmez olacak olan sultanın köleleri olsunlar ve onların zenginlikleri senin koruduğun hazineyi artırsın.

 

Paris, 1639 yılının ikinci ayının 15'i

Kırkta sekizinci mektup

Viyana'daki Karga'ya.

Bana gönderdiğin parayı aldım ancak benim hatam olmaksızın hemen kaybettim. Hazinedar Bekir, mektuplarımla uğradığım kayıptan ve senin bilmen gerekmeyen başka bir olaydan haberdar edildi. Ona da yazdım, senden hızlı bir şekilde tedarik bekliyorum; çünkü bunu senden talep ediyorum. Padişah Efendimizin çıkarı, beni başka bir neden göstermeye zorlamamanızı ve mümkün olan en kısa sürede bana yeterli miktarda para göndermenizi geciktirmemenizi gerektiriyor. Size sadece şunu söyleyebilirim ki, bana yapılan bu saldırıda sadece kurtarabileceğim kadarını kaybettim. Hayatım güvende ve bir mucize eseri işlerim de aynı durumda; çünkü henüz hiç kimse benim kim olduğumu keşfetmedi. Eğer Yahudi Eliyakim'e bir şey yazarsan, dikkatli ol ve ona gereğinden fazla güvenme.

Sana gönderdiğim paketi vakit kaybetmeden limana gönder ve Paris'te para beklentisiyle çürümeme izin verme. Doğru, altın nadir bulunan bir maldır, çünkü herkes onu arzular. Bu büyük Paris kentinde, bir zengin yerine yüz ermiş bulmak daha kolaydır. Fransızlar derler ki, paradan arınmak yalnızca aptalların işidir; bir adam dostuna iyi akıl vererek yardım etmelidir, başka bir şeye gerek yoktur. Öğren Karga, başkalarının yardımına ihtiyaç duymamayı ve fazla rahat olmaya dikkat etmeyi. İyilik görmeye alışmış insanlar, genellikle bunları borç sayarlar. Sefaletten ölen şu feylesofun kibri, insanların küstahlığına büyük bir örnektir. Perikles ömrünü uzatmak için ona biraz yardım etmek istediğinde, ona, “Yağ taşıyorsun, ey Perikles, çünkü lambaya ihtiyacın var” deme küstahlığını gösterdi.

Her şeyin hâkimi, seni zorunluluğa düşmekten korusun; bu, zavallı Mehmed’in içinde bulunduğu kötü durumda senin için yapabileceği en iyi dilektir.

 Paris, 1639 yılının ikinci ayının 15'i