1000 Yıl Önce Haçlılarla Anlaşan Müslüman İdareciler ve Bugün Siyonizmle Mücadele İmkanı
Kudüs, İslam
tarihinin kalbinde yer alan ve asırlar boyunca hem dini hem stratejik açıdan
büyük önem taşıyan bir şehir olmuştur. Fakat ne zaman Müslümanlar bölgesel çekişmelerle
birbirlerine karşı durdularsa Kudüs işgal altında kalmış; ne zaman bir araya
gelip ortak bir güç sergilemişlerse Kudüs tekrar özgürlüğüne kavuşmuştur.
Kudüs'ü Savunmada Birlik ve Bölünmüşlük
Tarihi
kayıtlara göre Haçlı Seferleri sırasında bazı bölge hükümdarları Haçlılarla
anlaşmalar yaparak kendi çıkarlarını koruma yoluna gitmiştir. Örneğin Şeyzer
Emiri İzzettin İbnü'l Asakir, Halep Emiri Cenahüddevle, Trablus hâkimi İbn
Ammar, Cebele Kadısı İbn Süleyha, Beyrut ve Sur Valileri gibi isimler Haçlı
ordularına erzak ve pazar imkânları sunmuş, rehberlik sağlamışlardır. Bu
hükümdarlar kendi bölgelerini koruma uğruna Haçlılarla anlaşma yoluna gitmiş,
bu yüzden Kudüs'ün savunulması zorlaşmıştır. Ancak ne zaman Müslümanlar
arasındaki çekişmeler bir kenara bırakılıp birliktelik sağlanmışsa zafer de o
zaman gelmiştir.
Bir diğer
dikkat çeken olay ise Hasankeyf Artuklu Emiri Sökmen ile Musul Valisi
Çökürmüş'ün birbirleriyle savaş halinde olmalarına rağmen Haçlılara karşı
birlikte hareket etmeleri ve zafer kazanmalarıdır. Bu iki komutan "sahte
Türk ricatı" adı verilen bir taktikle Haçlıları yenilgiye uğratmış hatta
Haçlı kontlarını esir almayı başarmışlardır. Fakat zaferin ardından kişisel
çekişmeler tekrar gündeme gelmiş, bu durum Müslümanların elindeki fırsatı
zayıflatmıştır. Sökmen'in Müslümanların aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle
Haçlılar karşısında düşmemeleri gerektiğine dair söylediği “Düşmanları
Müslümanlara güldürecek bir yolu asla tercih etmem” sözü de bugün için önemli
bir ders niteliğindedir.
Günümüzde Kudüs ve Müslüman Ülkelerin Potansiyel
Gücü
Günümüzde
Kudüs'ün özgürlüğü ve bölgedeki barış yine Müslüman devletlerin birlikteliği
ile sağlanabilir. Türkiye, Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Suudi Arabistan gibi
ülkeler büyük nüfuslara, güçlü ordulara ve stratejik öneme sahiptir. Bu
ülkelerin bir araya gelmesi geçmişte olduğu gibi bugün de Kudüs’ün kaderini
değiştirebilecek bir güç oluşturmaktadır. Ancak bu güç sadece askeri bir
birliktelikten ibaret değildir; aynı zamanda politik, ekonomik ve kültürel bir
dayanışmayı gerektirir.
Bugün Müslüman
devletler arasında yaşanan çekişmeler farklı bölgesel çıkarlar ve iç politik
sorunlar Kudüs'ün özgürlüğüne ve Filistin halkının bağımsızlık mücadelesine
zarar vermektedir. Her ülke kendi çıkarlarını korumak için tek başına hareket
etmeye çalışırken bölgedeki işgaller devam etmekte ve Müslümanların ortak
hedeflerine ulaşmalarını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, tarihte Müslümanlar
arasındaki dayanışmanın Kudüs'ü nasıl özgürleştirdiği unutulmamalıdır.
Sonuç: Tarihten Alınacak Dersler
Tarihte,
Müslümanlar arasındaki birlik beraberlik Kudüs'ün kurtuluşunu sağlarken bölünmüşlük
ve iç çekişmeler ise kayıplara yol açmıştır. Bugün de Müslüman devletler
Kudüs'ün özgürlüğü için geçmişten dersler almalı, kendi iç meselelerini bir
kenara bırakıp ortak hedefe yönelmelidir. Sökmen ve Çökürmüş'ün örneğinde
olduğu gibi güçlerini birleştirdiklerinde karşılarındaki düşmanı yenebildikleri
aşikârdır. Bölgemizdeki Siyonizm fitnesinin bitirilebilmesi de yine böyle bir
birliktelikle mümkün olabilir ancak.
**
NOTLAR
* Siyonist
rejimin turizm sektörüne yaptığı on milyar dolardan fazla yatırım çöpe gitti. İsraillilerin
turizmden yılda dört milyar dolar kazanması gerekiyordu ve bunun 2025 yılına
kadar on milyara çıkacağını tahmin ediyorlardı.
* Carrefour, boykot nedeniyle ülkedeki 51
şubesini kapatarak Ürdün’den çekildi. İşbirlikçilerini de aynı şekilde boykot
eder Ürdün halkı inşallah.
* Yeryüzü Avukatları Derneği, Haydarpaşa
Limanı'na demirleyen "MV Kathrin" gemisiyle ilgili rapor yayınladı. Gemi
60 konteynerlık uçak bombaları ve füzelerin temel bileşenleri niteliğinde olan
RDX/Hexogen ve TNT patlayıcı taşıdı. Namibya hükümeti, patlayıcıların İsrail
tarafından ithal edildiği tespit edilince gemiye verdiği izni geri çekti. Portekiz
Dışişleri Bakanı Paulo Rangel, gemideki patlayıcıların bir kısmının varış
yerinin İsrail olduğunu geminin armatörleri ile görüşerek teyit ettiğini
açıkladı. Portekiz, tüm bunlardan sonra soykırıma ortak olmamak adına gemiden
bayrağını geri çekti. Gemi daha sonra Almanya bayrağı aldı. BM Filistin Özel
Raportörü Francesca Albanese, "Geminin İsrail'e 8 konteyner patlayıcı
bırakacağını" açıkladı. Mısırlı avukatlar, geminin 31 Ekim'de İskenderiye
Limanı'na yanaşmasına izin verilmesi sebebiyle Başbakan ve liman idaresi
hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
* Rusya,
Ukrayna'ya saldırdığında, tüm spor branşlarındaki takımları turnuvalardan
menedilmişti. İsrail takımları değil
menedilmek, maçlarını istedikleri yerde oynuyor. Bu olay, Avrupa'nın ikiyüzlülüğüne çok net
bir örnek. Yazık.
* Silahlanmayı engelleyen, zorlaştıran yeni
adımlar atılacakmış. Büyük savaş yaklaşıyor ve bu mu yapabildiğimiz? Amerikan
halkı silahlı bir halktır, İsrail halkı silahlı bir halktır ve bu bölgedeki her
devletin vatandaşlarına "silahsızlanmayı" şart koşuyorlar. Bizi silahtan uzak tutarken kendi halklarına
silahı sadece öğretmiyor; her evin cephane olmasını da sağlıyorlar. Bizde silahsızlanmayı vaaz edip duruyorlar,
bilakis devlet halkı silahlandırmalı, silah kullanmayı hem de geçiştirerek
değil ciddi olarak öğretmeli. Bizi bilmem ama çocuklarımız zaten öyle ya da
böyle öğrenmek zorunda kalacaklar.