202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sol)
202411 - Vakıf Katılım - Finansal Çözümler (160x600 Sağ)

12 Kasım 2024

​1000 Yıl Önce Haçlılarla Anlaşan Müslüman İdareciler ve Bugün Siyonizmle Mücadele İmkanı

Kudüs, İslam tarihinin kalbinde yer alan ve asırlar boyunca hem dini hem stratejik açıdan büyük önem taşıyan bir şehir olmuştur. Fakat ne zaman Müslümanlar bölgesel çekişmelerle birbirlerine karşı durdularsa Kudüs işgal altında kalmış; ne zaman bir araya gelip ortak bir güç sergilemişlerse Kudüs tekrar özgürlüğüne kavuşmuştur.  

Kudüs'ü Savunmada Birlik ve Bölünmüşlük

Tarihi kayıtlara göre Haçlı Seferleri sırasında bazı bölge hükümdarları Haçlılarla anlaşmalar yaparak kendi çıkarlarını koruma yoluna gitmiştir. Örneğin Şeyzer Emiri İzzettin İbnü'l Asakir, Halep Emiri Cenahüddevle, Trablus hâkimi İbn Ammar, Cebele Kadısı İbn Süleyha, Beyrut ve Sur Valileri gibi isimler Haçlı ordularına erzak ve pazar imkânları sunmuş, rehberlik sağlamışlardır. Bu hükümdarlar kendi bölgelerini koruma uğruna Haçlılarla anlaşma yoluna gitmiş, bu yüzden Kudüs'ün savunulması zorlaşmıştır. Ancak ne zaman Müslümanlar arasındaki çekişmeler bir kenara bırakılıp birliktelik sağlanmışsa zafer de o zaman gelmiştir.

Bir diğer dikkat çeken olay ise Hasankeyf Artuklu Emiri Sökmen ile Musul Valisi Çökürmüş'ün birbirleriyle savaş halinde olmalarına rağmen Haçlılara karşı birlikte hareket etmeleri ve zafer kazanmalarıdır. Bu iki komutan "sahte Türk ricatı" adı verilen bir taktikle Haçlıları yenilgiye uğratmış hatta Haçlı kontlarını esir almayı başarmışlardır. Fakat zaferin ardından kişisel çekişmeler tekrar gündeme gelmiş, bu durum Müslümanların elindeki fırsatı zayıflatmıştır. Sökmen'in Müslümanların aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle Haçlılar karşısında düşmemeleri gerektiğine dair söylediği “Düşmanları Müslümanlara güldürecek bir yolu asla tercih etmem” sözü de bugün için önemli bir ders niteliğindedir.

Günümüzde Kudüs ve Müslüman Ülkelerin Potansiyel Gücü

Günümüzde Kudüs'ün özgürlüğü ve bölgedeki barış yine Müslüman devletlerin birlikteliği ile sağlanabilir. Türkiye, Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Suudi Arabistan gibi ülkeler büyük nüfuslara, güçlü ordulara ve stratejik öneme sahiptir. Bu ülkelerin bir araya gelmesi geçmişte olduğu gibi bugün de Kudüs’ün kaderini değiştirebilecek bir güç oluşturmaktadır. Ancak bu güç sadece askeri bir birliktelikten ibaret değildir; aynı zamanda politik, ekonomik ve kültürel bir dayanışmayı gerektirir.

Bugün Müslüman devletler arasında yaşanan çekişmeler farklı bölgesel çıkarlar ve iç politik sorunlar Kudüs'ün özgürlüğüne ve Filistin halkının bağımsızlık mücadelesine zarar vermektedir. Her ülke kendi çıkarlarını korumak için tek başına hareket etmeye çalışırken bölgedeki işgaller devam etmekte ve Müslümanların ortak hedeflerine ulaşmalarını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, tarihte Müslümanlar arasındaki dayanışmanın Kudüs'ü nasıl özgürleştirdiği unutulmamalıdır.

Sonuç: Tarihten Alınacak Dersler

Tarihte, Müslümanlar arasındaki birlik beraberlik Kudüs'ün kurtuluşunu sağlarken bölünmüşlük ve iç çekişmeler ise kayıplara yol açmıştır. Bugün de Müslüman devletler Kudüs'ün özgürlüğü için geçmişten dersler almalı, kendi iç meselelerini bir kenara bırakıp ortak hedefe yönelmelidir. Sökmen ve Çökürmüş'ün örneğinde olduğu gibi güçlerini birleştirdiklerinde karşılarındaki düşmanı yenebildikleri aşikârdır. Bölgemizdeki Siyonizm fitnesinin bitirilebilmesi de yine böyle bir birliktelikle mümkün olabilir ancak.

 

**

NOTLAR

* Siyonist rejimin turizm sektörüne yaptığı on milyar dolardan fazla yatırım çöpe gitti. İsraillilerin turizmden yılda dört milyar dolar kazanması gerekiyordu ve bunun 2025 yılına kadar on milyara çıkacağını tahmin ediyorlardı.

*  Carrefour, boykot nedeniyle ülkedeki 51 şubesini kapatarak Ürdün’den çekildi. İşbirlikçilerini de aynı şekilde boykot eder Ürdün halkı inşallah.

*  Yeryüzü Avukatları Derneği, Haydarpaşa Limanı'na demirleyen "MV Kathrin" gemisiyle ilgili rapor yayınladı. Gemi 60 konteynerlık uçak bombaları ve füzelerin temel bileşenleri niteliğinde olan RDX/Hexogen ve TNT patlayıcı taşıdı. Namibya hükümeti, patlayıcıların İsrail tarafından ithal edildiği tespit edilince gemiye verdiği izni geri çekti. Portekiz Dışişleri Bakanı Paulo Rangel, gemideki patlayıcıların bir kısmının varış yerinin İsrail olduğunu geminin armatörleri ile görüşerek teyit ettiğini açıkladı. Portekiz, tüm bunlardan sonra soykırıma ortak olmamak adına gemiden bayrağını geri çekti. Gemi daha sonra Almanya bayrağı aldı. BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, "Geminin İsrail'e 8 konteyner patlayıcı bırakacağını" açıkladı. Mısırlı avukatlar, geminin 31 Ekim'de İskenderiye Limanı'na yanaşmasına izin verilmesi sebebiyle Başbakan ve liman idaresi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

* Rusya, Ukrayna'ya saldırdığında, tüm spor branşlarındaki takımları turnuvalardan menedilmişti.  İsrail takımları değil menedilmek, maçlarını istedikleri yerde oynuyor.  Bu olay, Avrupa'nın ikiyüzlülüğüne çok net bir örnek. Yazık.

*  Silahlanmayı engelleyen, zorlaştıran yeni adımlar atılacakmış. Büyük savaş yaklaşıyor ve bu mu yapabildiğimiz? Amerikan halkı silahlı bir halktır, İsrail halkı silahlı bir halktır ve bu bölgedeki her devletin vatandaşlarına "silahsızlanmayı" şart koşuyorlar.  Bizi silahtan uzak tutarken kendi halklarına silahı sadece öğretmiyor; her evin cephane olmasını da sağlıyorlar.  Bizde silahsızlanmayı vaaz edip duruyorlar, bilakis devlet halkı silahlandırmalı, silah kullanmayı hem de geçiştirerek değil ciddi olarak öğretmeli. Bizi bilmem ama çocuklarımız zaten öyle ya da böyle öğrenmek zorunda kalacaklar.