Dar, BMGK'de ihtilafların barışçıl çözümüne ilişkin düzenlenen açık oturumda konuştu.
Bugün başkanlığını yaptığı oturumun hem zamanlama açısından yerinde olduğunu hem de aciliyet taşıdığını dile getiren Dar, "Çok taraflılık yalnızca diplomatik kolaylık sağladığı için değil, bu çağın gereği olduğu için önemlidir. Anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümü sadece bir ilke değildir. Küresel istikrarın can damarıdır." vurgusunu yaptı.
Dar, uluslararası toplumun, çözülmemiş çatışmalar, kronikleşen anlaşmazlıklar, yeni ve tırmanan krizler, jeopolitik rekabetler, çok taraflı kurumlara duyulan güvenin aşınması ve BM Güvenlik Konseyi kararlarının ihlal edilmesi gibi son derece kaygı verici bir tabloyla karşı karşıya olduğuna dikkati çekti.
Tüm bunların uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve uluslararası hukuka saygı gösterilmesine yönelik ortak taahhüdü zayıflattığına işaret eden Dar, dünyanın dört bir yanında savaş alevlerinin sürdüğünü söyledi.
- "Kalıcı barış diyalog ve kapsayıcı diplomasiyle inşa edilir"
Dışişleri Bakanı Dar, "Hep birlikte kabul etmeliyiz ki, kalıcı barış güç gösterileriyle ya da tek taraflılıkla değil, diyalog, karşılıklı saygı ve kapsayıcı diplomasiyle inşa edilir." vurgusunda bulundu.
Anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümü konusunda başlıca sorumluluğun Güvenlik Konseyi'ne ait olduğunun altını çizen Dar, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Ancak, on yıllardır Konsey gündeminde bulunan çözülmemiş çatışmaların hala devam ettiğine tanık olmaya devam ediyoruz. Konsey kararlarının seçici uygulanması, çifte standartlar ve insani ilkelerin siyasallaştırılması, Konsey'in güvenilirliğini ve etkinliğini aşındırmaktadır. Filistin'de ve Hindistan'ın işgali altındaki Cammu Keşmir'de devam eden adaletsizlikler, bu kötü niyetin açık örnekleridir."
Dar, Gazze'deki gelişmelere de değinerek, insani durumun son derece vahim olduğunu, sivil halkın şiddet ve yoksunluğun bedelini ödediğini ifade etti.
Gazze ve işgal altındaki tüm topraklarda derhal, koşulsuz ve kalıcı bir ateşkes çağrısını yinelediklerini kaydeden Dar, "Bu ateşkes, daha geniş kapsamlı ve kalıcı bir barışa giden yolda bir başlangıç noktası olmalıdır." dedi.
- "Cammu Keşmir'deki durum BMGK kararları ve halkın iradesiyle çözülmeli"
Dışişleri Bakanı Dar, Pakistan'ın kendi bölgesinde de barışa olan kararlılığını sürdürdüğünün altını çizerek, bunun tek taraflı bir çabayla sağlanamayacağını dile getirdi.
Cammu Keşmir'in BMGK'nin gündemindeki en eski ihtilaflardan biri olduğunu anımsatan Dar, "Burası, nihai statüsünün ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları ve Keşmir halkının iradesi doğrultusunda belirlenmesi gereken, uluslararası camia tarafından tanınmış bir ihtilaflı bölgedir. Hiçbir yüzeysel önlem, Keşmir halkına tanınmış olan temel ve devredilemez kendi kaderini tayin hakkının yerini tutamaz." vurgusunu yaptı.
- "BMGK kararları evrensel olarak ve ayrım gözetmeksizin uygulanmalıdır"
Dar, bazı önerilerde bulunmak istediğini belirterek, "İlk önce BM sistemine olan güven yeniden canlandırılmalıdır." diye konuştu.
Bunun için tüm ihtilafların, uluslararası hukuk temelinde ve jeopolitik çıkarlara göre değil, eşit şekilde ele alınmasını gerektiğini kaydeden Dar, "Güvenlik Konseyi kararları evrensel olarak ve ayrım gözetmeksizin uygulanmalıdır." dedi.
Dar, özellikle BM Şartı ilkeleri çerçevesinde, uluslararası hukukun üstünlüğünün korunması gerektiğini belirterek, anlaşmazlıkların çözümünde tehdit ya da güç kullanımına yer bulunmadığını ifade etti.
Ortaya çıkan ihtilaflar ya da süregelen sorunlar karşısında BM genel sekreterinin iyi niyet misyonunun etkin biçimde kullanılmasının da önemine işaret eden Dar, "Sorunların barışçıl çözümü bir istisna değil, bir norm olmalıdır. Taraflardan birinin diyaloğa yanaşmaması, ikili sürecin ilerlememesi için bahane olarak kullanılmamalıdır." mesajını verdi.
Dar, bölgesel ortaklıkların teşvikinin de önemine işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"BM Şartı'nın, savaşın küllerinden doğarak San Francisco'da barış umuduyla yazıldığı ruha geri dönme zamanı gelmiştir. Örgütün kuruluşunun 80. yıl dönümünde, BM'yi yalnızca bir diyalog platformu değil, aynı zamanda adaletin sağlandığı, uluslararası hukukun korunduğu ve sürdürülebilir barışın teşvik edildiği bir kurum haline getirmek, dünya halklarına karşı borcumuzdur."